2 Nisan 2006 tarihinde kaybettiğimiz eniştemiz anısına...
Anlatılmaz öyle birkaç uyakta
Nisan ayı yasta, duygular kaçak
Bir çınar misâli dimdik ayakta
Yurdumun başkenti memleketimdir
Havası bir başka, suyu bir başka...
O benim geçmişten silüetimdir,
Tarihi bir başka, soyu bir başka...
Beynidir, şu büyük anadolunun
Sen sır vermesen de, senin sırrını
Sergileyen çıkar, hiç meraklanma! …
Senin yaşantını kaderden önce
Kurgulayan çıkar, hiç meraklanma! …
Kırarlar başarı çıkıntısını,
Onulmaz acısı yaktı bağrımı
Tadı yok, tuzu yok, bir içim dünya
Dindirmiyor hiç bir merhem ağrımı
Allah’ım bu dünya, ne biçim dünya...
Kimisine zehir, kimisine hoş
Aradan haftalar, aylar geçince
Arasan ne olur, aramasan ne
Artık kalp yarama bir merhem gibi
Yarasan ne olur, yaramasan ne...
Beraber mutluyduk çok yıllar önce
Hançer bakışınla bak bakacaksan,
Senin o kaşına, gözüne kurban…
Ne olur çekinme yak yakacaksan,
Zalim ataşına, közüne kurban…
Ne biçim bir hayat bu bizimki si
Ezilen perişan, ezen perişan
Kimsenin kimseye bir faydası yok
Üzülen perişan, üzen perişan...
Hayıra yoramam her gördüğümü
Sakın ha! yabana atma bu sözü
Vallahi, billahi peşindeyim ben
Yazı geç, görmedim baharı, güzü
Şu kutbun en azgın kışındayım ben...
Eriyip bitmedi bendeki tesir
Bu zamanda kimseye sır verilmez
Eşe, dosta, ele, güne güvenme.
Her yüksek uçana, adam denilmez
Makama, şöhrete, üne güvenme...
Yazılmış kaderi silemeyiz ki
Engelci insanlar çıktı önüme
En keskin taşları dizip gittiler
Hızımı kestiler, tıkandım ama
Sanmayın büsbütün ezip gittiler…
Hepsi de âcizdi, hepsi korkaktı




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!