Ey, azizler şehri El aziz!
Yarimi büyüten anneliğe haiz.
Tepeye kurulmuş kartal yuvası sanki,
Güzelliğine yükseklerden bakar Harput Kalesi.
Sevdandandır zamana direnen Arap Baba türbesi.
Bayram
Sabrı öğreten orucun altın tepsideki hediyesi;
Deniz mavisi mutluluğun, sevincin müjdecisi.
Sert dağların soğukluğunu yumuşatır esintisi.
Bıçak gibi keser baykuşların uğursuz sesini.
Bayram çocuklara unutulmaz anlar yaşatan güzel,
Kimi anlar vardır çaresiz kaldığın,
Can yakıcı manzaralara baktığın,
Gözyaşı akıtıp ağıt yaktığın.
Çare olmak istersin
Gözlerini kapatsan da karşında duran,
Ömrümü yıldızlar gibi süsleyen bebeğim,
Ömrüme baharlar getiren kelebeğim!
Gönlümü sevginle vurmuşsun zincirlere.
Demirlenmiş gözlerim gözlerinin içinde.
İnsanoğlunun da bu yavrucak kumru gibi
Vardır geleceğe dair hayalleri.
Akla gelmez hayatın cilveleri,
Kaderin kendisi için terzi gibi biçtikleri.
Umuyordum bu yavrucak
Ben Anadolu’nun asırlık çobanı.
Anam babam gibi tanırım bu toprakları.
Ayaklarımda Eyyüb’ün sabrı
Aşarım gökleri delen dağları;
Teperim ince, uzun yolları.
Her gün yürüdüğünüz yollarda
Sevgi bekleyen dilenciyim.
Benim de var hisli bir yüreğim,
Güzellik arayan pembe düşlerim.
İnsan okyanusunda olsam da bir damla
Sana ne söylesem, nasıl davransam
Bilemiyorum.
En nadide sözcüklerimi seçiyorum,
Pamuklara sarıp da sana sunuyorum.
Bakışlarıma perdeler çekip de
Sana bakıyorum.
Bakma bana öyle,
Ceylansı yüreğimi yaralayan gözlerinle.
Gönülleri yıkıp yakan öfkeler besleme.
Yakışmaz o çayır çimen gözlerine.
Yeşillikler hiç yakılır mı ateşle?
Bir gün sen de yorulursun.
Durgun su gibi durulursun.
Vazgeçersin koşuşturmaktan,
Herkese gülücükler dağıtmaktan,
Seni anlayamayanlardan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!