Gündüz geceye vurunca
Karanlıklar durulunca
Gözlerine uçurumca
Sen kervan kıran yıldızı
Gideceğim hep ardından
Toprağın bir kokusu vardır
Yağmura muhtaçtır
Sen sessizliği seçerdin.
Baksaydın
Mavileşerek burkulan dalgaya
Bir ölüye soracağım çok şey var aslında
Ölüm fikri aklındamıydı
Yarım kalan neydi hayatında
Ve bu yaşadığımız neydi
Ve kim farkında.
Çift kişilikli insanlar cehennemi çağımız
Kapı eşiğinde bıraktığın kimlik
Sokakta sana bir yabancıdır
Kendinden sakladığın bir sen
Senden saklanan bir kendin.
Artık herkesin tanıdığı
Kırat şahlanıyor kale üstünde
Aşkıyla bin bir bela üstümde
Bir sevda yolunda kaç kez öldüm de
Sevene bin can yetmez ki haydar!
Yetmez ki haydar!
Abidelerin yıkılışına tanık olan kuşak gibi
Kutsanmış ne varsa yıkılışına tanık olan ben
Zehri damarımda ilaç belleyip,
Küçükken dinlediğim masallardan
Geç alıştığım kaçılmaz gerçeklerden
Saklanmışım.
Kunduzlar ve su
Ve ağaç yapraklarıyla
Bir sanrıdır topraktan fışkıran
Kökü derinlerden insan akar
Zihin karmaşasından
Ve ekmek kadar aşina olduğun hiçlik duygusu
Yıl sığar bir anlık yalnızlığa
Ay vurur yapraklar arasından
Bir ıslık çalar rüzgâr, titrersin
Gitsem de bir hayalin ardından
Ciğerleri yırtan bir çığlığın
Uzanamayacağı yerdesin
Benim için özgürlük
Bütün herkese
Sana ne lan benim hayatımdan
Diyebilmekti
Korkmazdım inan
Araya kanunlar unvanlar girdi.
Sorguladığın her şeyin bir kuş tüyü olduğunu biliyor muydun?
Umursadığın her şeyin her gün yokluğa yaklaştığını?
Her alıştığın şeyin aslında bir garip olduğunu,
Her garipliğe zamanla alıştığını
Atlar sahibinden kaçtı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!