biricik şirin öğrencimin doğum gününe ithaf
Bilginin atlasında sen geleceğin yemyeşil yıldızıydın özünle
Aynalar anlatır güzelliğini tüm mevsimler özetler seni
Narin bir pınar akar sonsuza kadar yüreğinin bembeyazlarında
Bariyerlerin güldendi aşka hızlı giderken çarpıldım. Çarpılmış çarpma işlemleri yapıyordum sayısal koynunda. Bir kere bir sen benimsin bir.
-Bir ile iki arasında çiftleşen sayıların sıcak dünyasından gitmelerini hesaplıyordum.
Üç ile güç arasında kalan her sevdanın kilimi serilmiş. Gidiyordum garip çileler heybem.
-Hey be!
-Hey bebeğim!
-Yine yoksun, yine sol yanımdan akan yolların pususunda kalmış pusulular.
Aşk açık burçlarında kozmik algılar sundum sana.Güncelerimi ilaçlayan hayallerin var. Sineklerden koruyor damlaların. Bu yaz da sensizliğin meyveleri çıktı.
-Ağartısında tınısı olan her şeyin çok şeyine bilindik istemler.
ilettim. Sensizliğin bütün mecralarında arındım.
-Mutfaktaki sarı bez kadar yapayalnızlığın dile geldi.
…:Tozlarını al bu aşkın, bu sana şaşkın sevda erinin.
-Yüreğimdeki ateşi ısmarla nemli akışlara. Havadan nem kapışları temizle.Benim sarılığım senin beyaz tenliliğin kadar aşk tozu kaldırmaz bilesin.
Bayramda Miracındayım…
- Üfleme dünyamı -
Devrik meridyenlerle savrulan yakarılarımızın tanımsız zaman aralığında
beni bilinmezlere attın. Sahi hangi saat dilimdesin, bensiz nasıl batar güneş pencerende.Ruhumu giydirdim özlem kumaşından senin güneşin soldurdu,senin yokluğun yamaladı.Bayram mutluluklarıyla kazılar yaptım tırnak uçlarımla sevgimizin en uçurumunda.
-İki kez düştüm birisi bayrama denk geldi.Aç bırakılmış hazlarım isimsiz,bir şeytanın eşeğine binmişti.İsimsiz,bir gece sevgisi kadar sevgi yoğuran anlık salya artısındayım.Geceler kendi geceliğini giymemişti,yıldızlar asla senin gözlerin gibi değildi.Ay yoktu, erkek bir gezegen mars vardı.Her erkek biraz marstan modlanır.Kodlarımız aynı aslında, zayıf yönümüzün gölgesinde başka adresler ararız.Sevgi sizin olsun der, zevk bizimdir.
hayrettin taylan
kuşbakışı yüzünde tanıdık yarınlar hecelenir aşka
aşkkuşağı göğünde bilindik sevgiler hecelenir aşka
gizini sözcüklerden kurtarmış imgenin duruşundaydı aşk
bu kadar ayrıyım, bu kadarmışın kaderinden
bedenimde kendime kederlenişin haritasındasından
mutlu yüreğin mıknatısı çekerdi beni sana
ikisinin ortasında ikiyi bire yakan kavın kavliydin
içimdeki çocukluğumla dışımdaki erkekliğimi yakarak seviyordun
artıyordu bir kadın kitabında yırtılan sayfalarım
Dil: Sosyalleşmenin,gelişimin,evrenselleşmenin,teknik ilerleyişin çeşnisidir.Türkçe bu çeşniye ne kadar yakın? Berlitz, Türkçeden bahsederken: "İstanbul'dan Pekin'e kervan yollarından yalnız Türkçe konuşarak yolculuk yapılabilmesi, uzun zaman aksiyon gibi kabul edilmiş bir gerçektir." [Berlitz, 1982,)
Türkçe konuşulan bu kültürel coğrafyada gelişim,bilişim,psiko-sosyal kaynayışım ne kadar gelişmiş? Türkçe bir imparatorluk dili mi? Yoksa milliyetin dili mi? Yıllardır milliyetin dili olmaya çalışmış; ama sosyo-kültürel konumundan dolayı hiçbir zaman olamamıştır. Dilimiz kolaydır.Dilimiz anlaşılır.Dilimiz artık başkalaşımın çeşnisidir.Çok çeşitliliğin dilidir. Bu konuda Negroponte: "İngilizce en güç olanlardandır; … Türkçe gibi başka diller çok daha kolaydır. Dolayısıyla sözcük düzeyinde, bilgisayarla konuşma sentezi yapacaklar için Türkçe rüyalarının gerçekleşmesidir." [Negroponte, 1995, s. 145].
Türkçenin anlaşırlığı ve kolay öğreticiliği sevindiricidir; ancak Türkçeyi ne kadar uluslararası sevdirdik?
Türkçe bu yeni gelişimlere ne kadar hazır? Ya da Türk Dil Kurumu dili ne kadar temsil ediyor? Dil demek,Türk Dil Kurumu demek mi? Bence bu çok yanlıştır.Bir dilin geleceğini bir grup tayin edemez.Türk Dil Kurumu sadece dili denetlemeli.Evrenselliğin bile yetersiz kaldığı bu gelişim çağında milliyetin dilinden çok imparatorluk dilini savunmakta yarar vardır.
Sensiz, annesiz, gurbetteyim
Aşk, sevgi, özlem içimde mumyalanırken
Hiç yaşanmayacak duygunun aysbergindeyim
Tane tane eriyorum penguen hasretlerle
Bir yanım magmadan kalma erkek aşkı
Bir yanım buzuldan alınma senli aşk
Simurgun otuz kuşu yaramda tünedi. Yüreğimde yuva yaptı. Kanatlarını çırptılar aşklara. Terk edilmişliğe uçtular.Bir” ben “ aradılar.Bin “ben “sana anka olurken. Bin olmasın dediler, içten, gönülden, özden, sıcağından, iyi niyetinden, sağlam duruşunda, güvenli dünyandan, sadıklığından, ona olan inancından, tutkusal eyleminden bir ben olsun.
-İnsan bir “ ben” kadardır.Ötesi “ben” değil, beni arayış kimlikleridir.İnsan özü kadar temiz bir bebektir.Meleksidir, nurun ışıltısıdır.Herkes bir gün cennete gidecektir.İnsan aslında o sonsuzluğun gittiği yerdeki “ ben”dir.
Beni de bülbüle çevirdiler. Gülüne meftun kaldığım için.Bir gün gelirsin diye bütün kanatlarını bana verdiler. Uçtular en imkansıza.Peşinde gittim , gitmelerin sonusun diye.Hepsi döndü, ben orada kaldım.Kanatlarım , umutlarım, senli hayallerimin havası çok diye.
Hırçın, aşksız ve sessiz bir hazirandı. Benimle ben olamayan ve özlediğim bir şehirden geçiyordum. Bir fırt sigara, demli bir çay ve dost sohbetiydi, kısacık zaman dilimlerine sığdırmaya çalıştığım. Akşamı giyinmiş tam gitmek üzereyken gördüm seni şifreli rumuzunla. Hiç konuşmadan hatta umarsızca baktın gözden göz uçuran bakışlarla. Minimize parodilerle süslenmiş haylaz bir çocuğun, hınzırca gülümseyişi gibi oldu tanışmamız, mecbur edilen tanışamamalarımız... Nereden bilebilirdim, nedensiz edenlerin bu giderayak dudaklara yapıştırılan gülümseyişlerin, yerini sevdaya bırakacağını... Kaçamak bakışlara gebe kaldı gözlerimiz …aşk hamile çocuk doğmalı ya da aldırmak yenicik sevda bebişine kıyılmazdı ki …Sonunda hazan yaprakları sarılı bir yaprağın ışıltısı altında aynı çınarın yaslanışında iki dudak payı bir algılayışla başladı baş başalar..
Acılardan ve vedalardan sınıfta kalan, artık olmaz diye direten bir yürek mahzunluğu vardı. Gülüşlerimiz kapatıyordu ama kapanan bir mevsim ve başlatılan bir sevda şenliği. Çok sonraları fark ettik, örtmeye çalıştıkça bu mahzunluğun ortaya çıktığını. Direndik..Direndik bir zaman tutulmamak için aşka. Oysa gideceğini söyleyip de göndermediğim bir sabah ayazında şekillenmişti benin yorgun yüreğimde. Ahlarım döndüğünde anladım, canlanmaya başladığını bir sevdanın içimde. Artık çok geçti geçmeler geçmişti geçil bir tutulmaya ve büyüyordu sevda, hüzünle ve hasretle beslenerek...
Gelmelerin her adımında kısalan ve senden giderken uzadığı akşamlarda dokundukça birbirimize, bir ben hesabı ödenirdi. Maskelerimizi ruhun gişesinde bırakarak, seyircisiz ve alkışsız sevme sahnesinde sevişmeyle de sevişerek seviştik. Seviştik ve çoğaldık tutulmalara. Her gelmen bir coşku, her ayrılık bir acı bıraktı yüreklerimizde; ama alışılmışlığın aşındaydık. Yolun ve umudun başındaydık. Uyurken seyrettiğim ay yüzün, yansısı törpüledi kilometreler ötesinden... Ben gayrı seni seçtim geceme. Yıldızlar uyusun. Ay kapatsın gözlerini karanlık son şarkısını bestelesin bugün benden çalsın hayat…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!