Yol ortası çizgileri gibiyim.
Düz değil,
kesik kesiğim
ve aşk hep solluyor beni
sen aşka binmişsin,
bi'nevi kaptanı gibisin.
Ne kaldı elindeki izlerden başka
önce sen tutunca dikenlerinden gülü,
indekilere methiyeler düzdü şair
barış için yaktığın yelkenlerin alevi sönmeden daha...
Onlar ki fikri akreple dost,
secdesinde barut kokusunun.
Birbirine karıştı artık düşüncelerim.
Sonsuz bir boşluktayım,
tek başıma.
Hiç yalnız kalmamıştım bu kadar,
hiç ayrılmamıştım dostlarımdan,
hiç dolup taşmamıştı içim,
Kenar kuytu bir mahallede,
dışı kireç boyalı bir saksıda
dönmüşüm güneşe...
güneşi sen zannediyorum.
Açmışım çiçeklerimi,
sen zannettiğim güneşe
Mevsim seni anlatır bana...
Önce kokun girer,
kapalı pencere pervazlarından.
Yayılır odanın her yerine...
Usulca kopar takvim yaprakları,
hafif bir esintiyle.
Yazarak anlatamam yalnızlığı,
yaşamak gerek.
Tıpkı ölüm gibi,
gideni çok ama döneni, asla!
Yıllarca süren bir savaş
sonrası kargaşasında ararım seni,
Yalnızlık...
yine kokusu tütmeye başladı burnumda,
uzağımda değil,hissediyorum,
hani kalbi atsa,
sesi kulağımda.
(16 Ağustos 2001)
Kaybettiniz bu yüreği,
çok geldiniz üzerine, boğdunuz.
Böyle bir kaleme, bir de deftere
tutsak koydunuz.
Kötü olmadı ama iyi de.
Yatırdınız kalbimi bir kış uykusuna,
Işıklar sönünce daha güzel bu şehir;
daha parlak yıldızlar,
daha kırmızı sigaramın alevi,
hayallerse daha sonsuz.
Mesela sen;
ve gözlerin, yemyeşiller.
Nadasa bırakılmış bir kalp düşün,
ortasında küçük ve mutlu bir aşk
bir aşk, yeşil gözlerinden alınmış
ve sana muhtaç.
Oysa şimdilerde senden yoksun,
sen yoksun.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!