Usulca sokuluşun yok mu gecenin koynuna.
Kimseye aldırmadan kumsala sere serpe dağıttığın bembeyaz saçların.
Ufku doldurur masmavi bakışların.
Tenimi serinletir dokunuşların.
Ilıklığında bedenimi sarışın.
Dünya sırtımızda yük,
Dertler, dünya kadar büyük.
Tırmanırken acz içinde dik yokuşları;
Yalın ayak,
Hırpalanmış,
Perde sıyrılmış,
Karanlık ve upuzun koridorlara hapis olmuş düşlerim.
Her tarafı çıkılmaz; her tarafı kapalı koridorlar…
Emiyor sanki damarlarımdaki son kanı bile bu yol,
Başlamakla bitirmek arasında bir hiç varlığım;
Sen resmimi çerçeveye koy.
Hayat kısacık bir an,
İster binekli git;
İsterse yayan.
Bir tatlı söz,
Bir naif duruştur bizlerden kalan.
Acı çekiyoruz…
Ölümüne seviyoruz sevdiğimizi.
Öylesine itiyoruz ki,
Ahrete kadar gönderiyoruz nefret ettiğimizi.
Soy-Sop
Yakın-uzak
Düşü çok…
Kışı çok gönlümün.
Senden gayrı işi yok gönlümün.
Ağlanası. Derdi çok gönlümün.
Sebep sensin derdime,
Bekle ki bahar gelsin,
Yumak yumak hüzünler dağılsın.
Burcunda yükselsin hayallerinin;
Cennet misali bir bahar gelsin.
Şafak kızıllığı aydınlatsın dört yanı.
Sen toprak…
Ben toprak…
Ten toprak.
Topraktan çıkan şu filize bak.
Gözden gönle akan hasrete bak.
Yansam da bana acıma, bırak.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!