Toparla eşyanı, sefil yalnızlık
Yolculuk var şimdi sonsuz meçhule
Yolcusu ötenin, azdanda azlık
Sessizce dalıver, ebed hayale
Güneşin doğduğu yerler karanlık
İstanbulun yedi tepesinden doğan
Doğuşuyla birlikte, yarınlara gebe kalan kimsesiz güneş
Senin şarkıların dolaşacak dilden dile
Bir sigara yalnızlığı yoldaş olurken geceye
Umutlar ülkesinin başkenti olacak senin adın
İçimde sönerken maziden kalma duygular
Hangi sokağa girsem
Suskunca vecd halinde
Yansa lambalar; görsem
Hakikat hangi inde
Sokak zifiri siyah
Kızgın bir çöl gibi kavrulan yüreğime
Abı hayat bekledim yıllardır
Çiçeklerden uzak ülkelerde
Rüyalarını kurdum, bezgin asırların
Adım atmak isterken maveralara
Yük bindi sırtıma
Karlar yağacak bembeyaz, kefen gibi toprağa
Bir akşam gelecek, ağaracak saçlarımız
Göçünü kemale erdirmiş olacak göçmen kuşlar
Ansızın başlayacak sonra tükenmez hesaplarımız...
Bir rüzgar haykıracak bilinmedik kelimelerle
Yıllar, asırlar geçti, sözde sen gitmektesin
Gündüzü karartarak, geceyi itmektesin
Ruh kabristanımda bir gül gibi bitmektesin
Kaç kez ölüp dirildim, şaşkın şaşkın gezerek
Beyhude sokaklarda yaşamaktan bezerek.
Şu dünya beklentisi, gelip geçici yelmiş
Gözden düşen bir damla, bin ummana bedelmiş
Hiç beklenmedik anda, bakmışsın ölüm gelmiş
Sevdanın en karası, elbet kara topraktır
Cefâdalar varlıkta, yoklukta şükrederler
Gerçeklerin zehrini, bir bal gibi yerler
Ufacık şüphe olsa, ömürden vazgeçerler
Yılkı atlar üstünde, yeni bir gün doğuyor
Onlara dünya zindan, ebed meftunu erler
Bir ahşap evde
Bir apartman katında
Yahut dehliz karanlığından daha kasvetli;
Lambaları kırılmış bir sokak ortasında yakalar ölüm.
Bir feryat yükselir
Zamanın en acı noktasını durduran bir çığlık.
Bir hicrettir mazi gibi âtiler
Geceyle gelenler, cam fanusta hüzündür
Kırlangıç kanadı gibi, çarpar da durur eskiler
Hatıranın soğuk yüzü, sinede büyük yüktür
Hırçın dalgalar gibi vurur kıyımıza yalnızlık
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!