Halil Şakir Taşçıoğlu Şiirleri - Şair Ha ...

Halil Şakir Taşçıoğlu

O gül endâm, o güzellik, inan akıllara zarar!
Söyle güzel, zarâfetin başına iş açmadı mı?
Kerem eyle, bu câziben böyle kaç yıl daha sürer?
Senden önceki güzeller, bu âlemden göçmedi mi?

Ne güzel konuşuyorsun, sülâlen bülbül mü senin?

Devamını Oku
Halil Şakir Taşçıoğlu

Küçükten yetim kaldım, yüreğim yufka benim
Ardımda, bir dağ gibi duran babam yoktu ki...
Yıllarca baktı her gün, gözlerim ufka benim.
Bilseniz ona öyle, ihtiyâcım çoktu ki...

Dediler: Hiç üzülme, kapanmışsa bir kapı

Devamını Oku
Halil Şakir Taşçıoğlu

Sen mi dedin, mahallenin en güzeliyim diye?
Duymadın mı, gönül kimi severse güzeldir o!
Nasıl dersin ben bu elin sevda yeliyim diye?
Söylediğin laf mı sanki, hariçten gazeldir o...

Ne güzeller gördü gönül yürekleri hoplatan,

Devamını Oku
Halil Şakir Taşçıoğlu

Bitiverdi bir ömür, gözüm açılana dek!
Ne anladımki bilmem, sevgi ne, sevdâ nedir?
Yıllar gün gibi geçti, günler seçilene dek!
Nerden bilebilirdim, her gün bir hazinedir...

Geçiverip gitti günler, yıllar sanki dün gibi...

Devamını Oku
Halil Şakir Taşçıoğlu

Okaliptus sallarken yemyeşil saçlarını,
Kıskandırır gönlünce orman ağaçlarını..
Yangınlığı yürekten, içer de tüm suları,
Salınıp şenlendirir şehrin yamaçlarını...

Gölgesinde insanlar, mevsimler boyu durur

Devamını Oku
Halil Şakir Taşçıoğlu

Sokakları mesken tutan çocuklar,
Yürek çarpar, dudak çatlar, uçuklar.
Atılır mı bunlar, daha küçükler?
Karda, kışta, sokaklarda yatılmaz
Çocuklara bu hayat dayatılmaz...

Devamını Oku
Halil Şakir Taşçıoğlu

Öyle doldurmuş ki, sevgin gönlümü
Boşalacağını hiç sanmıyorum...
Hergün tekrar, tekrar açıp albümü
Resmine bakmaktan usanmıyorum.

Yüzümde çizgiler olmuş olsa da,

Devamını Oku
Halil Şakir Taşçıoğlu

Büyülendim mi nedir, çarpıldı ağzım, yüzüm?
Benzetiyorlar beni, hilkat garibesine! ..
Başımdaki yapraklar döküldü, geldi güzüm,
Derman için uğradım, garipler türbesine...

Türbenin önü çınar, çınara kuşlar konar

Devamını Oku
Halil Şakir Taşçıoğlu

1960 Lı yılların ikinci yarısı...Kardeşimle birlikte İstanbulda okuduğumuz yıllardı. Annem, kardeşim ve ben, Fatih Camiinin karşısında, aylığı kırk liraya kiraladığımız iki katlı kagir bir binada kalıyorduk. Kardeşim, Fatihe çok yakın sayılabilecek hukuk fakültesine devam ediyor, ben ise evimize epeyce uzakta bulunan Beşiktaşta mühendislik tahsil ediyordum.
Her sabah erkenden kalkıyor, annemin hazırladığı nevaleyi, arkadaşlarımın sünnetçi çantası diye alay ettikleri şişkin çantama koyup, Fatih postanesi önünde bulunan İETT turnikelerinde kuyruğa giriyor, 34 Numaralı troleybuslarla gidip geliyordum okuldan eve, evden okula...Herkesçe imrenilecek bir arkadaş gurubu oluşturmuştuk. Kardeşim kendi fakültesinden Sezar ve Yalçın isimli arkadaşlarıyla, ben de Şevket ve Haki isimli arkadaşlarımla tatil günleri bir araya geliyor, genellikle de hukuk fakültesinin mini futbol sahasında ölümüne maçlar yapıyorduk kendiliğinden oluşan takımlarla.
Kardeşimle ikiz olmamıza rağmen, birbirimize pek benzemezdik. Komşu çocukları gibiydik sanki...Ben sarışın ve toplu, kardeşim esmer ve cılız! Benim birhayli ataklığıma karşın o, tamamen içine dönük ve suskun bir güzel insan dı...Bir de yanık sesi vardı ki sormayın. Evi boş buldu mu döktürürdü en yanık gazelleri. Arkadaşları da çok cana yakındılar. Hele Adanalı Sezarla yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez di. Sanki kardeşimin ikiz eşi Sezardı... O, Haliçe yakın Balat semtinde oturuyordu. Çarşamba pazarı, Fatih Camii derken kardeşimle buluşup Saraçane den İstanbul Üniversitesine gidiyorlardı beraberce. Hele de kış bastırdı mı, kardeşim başına annemin ördüğü yün takkesini geçirir, ayaklarına cizlavet lastiğinden simsiyah amele çizmelerini giyer, löm löm okulunun yolunu tutardı ki görmeye değerdi... Saraçane yokuşunda da çizme ile yürümenin rahatlığına diyecek yoktu hani! Akşam da eve geldi mi, yaptıklarını kasılarak anlatmaya bayılırdı. Gene bir gün, pür neşe daldı içeri ıslak çizmeleriyle ve;
-Bugün ne oldu biliyormusunuz? Diyerek gürledi tabiri caizse...
-Ne oldu ki? Dedik annemle bir ağızdan.
-Saraçane yokuşunda artiz gibi kızlar, patır patır kucağıma düştüler...

Devamını Oku
Halil Şakir Taşçıoğlu

Gel ey gönül vazgeç artık gittiğin yol hak yol değil!
Can dediğin bir üfürüm, o mu seni burda tutan?
Giderek düzelir deme zaman öyle pek bol değil…
Kendine ver çeki düzen, Allahtan kork, kuldan utan!

Baharda yeşildi dallar rengârenk çiçekler vardı!

Devamını Oku