aman be güzelim
esrik bir bulutsun gene bugün
kendinde değil-meğilsin ya
uçana kaçana bir sözle bedelsin
bir de heyheylenmişsin ki sorma
gelene geçene söversin...
-Ne ki hakikat / Ne ki hayat?!-
Kan kokuyor o güzelim çiçekler kan, kine bulanmış
Bu batakta Rabbim; sevgi diye bir şey kalmamış.
Öyleyse insan dedikleri, et ve kemik
seni hiç özlemedim mi sanıyorsun
bir nefes yakınımdayken
sana kavuşamamanın sancısıyla
nasıl da kıvranıyordum halbuki bir bilsen...
gözlerinden medet ummadım mı sanıyorsun
saç kara, kaş kara, göz kara;
yeri geldi mi hakkatten göz kara...
yaş-kara tahtaya basmaz
yanlış yapmaz;
karanlıktan korkmaz Hanifem!
Hayat:
Taze ya da bayat...
Ya kalk, ya yat...
Olur olmaz dayat...
Meselesi bazen memat...
Öncesi meçhul, sonrası sakat...
için
için için
yanmadan önce
o sonsuz hazzın aşkına
şu bir yudum ızdırabı
için
gönül var odun gibi
ne kadar keskinse hızarın dişleri
o kadar düzgün çıkar.
hızar kadındır,
kadın şehvet...
üzerine bir de ince işçilik
İstanbul gözlerinde güzel bidanem;
Bakışında bulur tadını tuzunu...
Gözlerin var diye sevdim ben bu şehri;
Seninle sevdim yazını-kışını, çamurunu-tozunu...
İstanbul ellerinde güzel bidanem;
İşte "ölüm senfonisi" çalıyor
Zift gibi kokuşmuş ruhlar titriyor
boyun bükerek...
Tam da karşımda bir insan kasabı
Ve de sonunu bekleyen zavallı
göğüs gererek...
sözüm ne bir inci tanesi
ne de âli bir ilhamın eseridir kadam
olsa olsa iki gözümün gördüğü bu kördüğüme
ve bu kahpe kördövüşüne kustuğum isyandır
posası çıkmış et ve kemik yığınları görürüm kadam
[[
Atıldımsa da öylece bir köşeye
Daha ölmedim.
Huyum kurusun
Ne laf anlamaz ne zavallı biriyim.
Heyhat
Elbet ben de küllerimden doğacağım birgün.]]
------- (Hakan Pomakoğlu) .
'' Naçizane bir dost olarak, şahsımda inanmakta..
Küllerinizden yenid ...