Ağlasan geçecek, sokul yalnızlığına.
Derdin ne? Sesler sessizliğe yürüdüğünden mi?
En ıssız, fısıltısız, rüzgarsız, çıtırtısız yer, ne çok sesler
soydukça fakir, çelimsiz, ince bir ruh çıkar ak,
bir baş sokumudur bedenleri
bir sığınak.
erimiş göktaşlarından kaçarak
ayaküstü ve alelacele yapılmış
Boyutlar sonsuzdur
bir damla bilince saklanır,
orada hesap vardır.
Sonsuzu didiklerim...
Yaslanmışım, arkada duvar olmuş kendim
İter; büyüyecek, yürüyecek hayatın içine, itilirim.
Yaslandığım duvar, bir de gökyüzüne dayanmak var.
Irmak başında oturan adam; Boyutlara renk mi istersin?
Sapından yakalayıp ilk ısırıkta
Bırakır kendini iyot yüklü burukla
Dilim uyuşur, burnumda koruk tadı
Kokusu damaklarımda
Sarp kayaları deniz döverken sabahları
Susturulmuş kelimelerdir kayıp kitapların yaprakları,
Ne kışı haberleyen rüzgar açar yapraklarını,
Elin rüzgar;
yaklaşan gölgelenmiş bulutlar
damlalar demlenir içinde kara yağmurun
ölüm nedeni genetikmiş kazım’ın
çarpıp dağılmak dört bir yana
tüm çıplaklığıyla radyasyonun.
2010 Yılında yayınlanan HUĞ adlı şiir kitabım Harvard Üni. kütüphanesine girmiştir. Daha önce Ohio Üni. kütüphanesine giren kitabımın yetkin ellere ulaşıyor olması beni gururlandırdı.
http://discovery.lib.harvard.edu/? q=hakan+karaduman
zaman uzun süredir donar günü sona bitirenler için
buzlanmış geçmiş erirken talihsiz bir kaç anıdır kalan
önce gitme telaşı sarar teslim olmuş ruhları, daha erken
sıralanırlar bir bir, talihsiz kaderin acele yazılan defterinden
bir garip uğultudur kulaklarda çınlayan durunca
kolları bağdaş kurmuş gögüslerinin üzerinde
yürürken iki metre önünde gözleri, kaldırımları süpürür
aceleci sakinlikte gördümdü onu istiklal caddesinde
öğle sonları belki zamansızlıklardan belki de tüketmek zamanı
ışığın olmadığı karanlık köhne bir kafede
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!