Sedye üzerinde soğuktur ölüm
Nevresimlere yapışır kanlar,
Beyaz beyaz.
zaman uzun süredir donar günü sona bitirenler için
buzlanmış geçmiş erirken talihsiz bir kaç anıdır kalan
önce gitme telaşı sarar teslim olmuş ruhları, daha erken
sıralanırlar bir bir, talihsiz kaderin acele yazılan defterinden
bir garip uğultudur kulaklarda çınlayan durunca
Yıllar önce;
bahar geldiğinde, güneş güneye doğru dallanır,
ılık deniz yelleri,
kelle çıkarmış ekinleri dalga dalga yalbırdatır,
Yörükler göçe hazırlanır, güneş dağlara dolanırdı.
güzeli diğerine ularım
bazen çirkine,
güzelden güzele
kendime
bir de kötüye.
Karanlık çevremizden gelir sesler
Konuşmalısın ki, seni görebileyim
Doğurtucu ironi ortak mizahımız
Rüyalar sahiplerini ararlar kaç zamandır
İkindi meltemleri serinletecek yüzleri
Akşamları komşu sohbetlerinde kahkahaları
Ninelerin ve dedelerin sallanan beşikteki masalları
Balkonlara uzanan begonvillerin morunda okunan kitapları
“Yoldan geçecek, bekle, birazdan! ” yürek çarpıntıları
Kararmayan gecelerin karanlık sabahına uyanırdık
Düzensiz aralıklarla çağırırlardı bizi,
Acizliklerine şahitliğimizi.
Kum denizinde yaşardı onlar, sesleri gevrek, başsızdılar
Bizse iğneli fıçılarda arardık kadife şefkati.
kalem kağıda değer
sudan çıkar ilk organizma
hayatı heceler.
çıkar sudaki melodi... -hem içinde hem dışında-
Bazen zamanda koşmaya başlarım,
Zaman bağdır ayaktaki, yavaşlatır
Kaç zamanlar sıçrayıp geçtim,
şöyle dertlerimi unutsam,
desem;
ele uvuca sığan derdim yok
ama
senin yükünden gelen
ülkem...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!