Siyah bir pencerenin önündeyim
Ellerim kirli, kirli ellerim
Bir fesleğen kokusuyum siyah bir pencerenin önünde
Bir sardunya yaprağı yağ tenekesinde
Siyah bir pencerenin önündeyim
Elim sende
Koş koş koş
Düş düş düş
Bir sestim önce
Şimdi bir dokunuş
Başlıyor gün
Yıldızlarca törpülenmiş yalımlar toplanıyor
ve dağıtıyor ıpıslak; hırçınlaşan rüzgarda
gümüş rengi görüntüsünü uzaklaşan tanrının
karanlığın üstüne çıkıyor
ayakları çıplak temiz pak-
kirli denizlerin gözçukurlarında nereidler
kuşanmışlar ateşlerini turlamadalar sahil boyunda
arkadaşı yok kendisinden başka
ikiyüzlü bakışlarını sırtında gezdirir
uzayıp giden yollarda kucağında sarı bir kedi
en acıklı soytarısı hayal aleminin
leyla; saçlarındaki gülle övünür
gezinir şiir döker eteklerinden
deli dolu bir yağmur indi yere-
suların gidişi denizedir
tutmak gerek ellerini düşerken
dışarda çocuk ölüleri-
hüzünlü şehirleri ölüler bekler
-babama-
1.
nerede güzleri yaprak döken ağaçlar
su damlaları altında ezik bakışlı bir çocuğa
sığınaktılar korkuludüş vakitlerinde
Kaç hayat ödünç verdim
hiç biri benim değildi.
Issız bir felaket yaşanırdı
sokaklarında. Nedensiz insanlar ölürdü..
Küçücük bir odaydı
sarı saçlı bir çocuk
kararmış ahşap cumbalı bir şehirden
çıktı sokağa ve dönmedi bir daha
bu şehir istanbul’dur
o çocuk ben
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!