1.
o en dipteki sancı da neyin nesi
neyin nesi uykuda sayıklayan kalp ağrısı
durduk yere uyanış hiç neden yokken
(geldin mi? masanın üstünde rakı var. bardak da)
yağmur
çürüdü kokusuyla gökyüzünün
önce perde açıldı sonra pencere
(kayıp kıtalar söylencesi gibi
bir hayat bu seninkisi
çocuklar koşa koşa geldiler
dokundular bütün ağaçlara
sonra taşlara dokundular irili ufaklı
sorulara dokundular-
sorular koşa koşa geldiler
baktığım yerde gördüğüm şey ne şimdi
bir hayal çocuk:
kovuldu mu kaçtı mı oyundan
oysa gözlerindi eskiden
bir pencereye asılı dururdu
gözlerim uykuyu taşıdı geldi
döküldü yollarıma delişmenliğim
çocuktum düşlerim vardı bana benzemezlerdi-
kendi kollarımda öldüm
uyku soğuk bir deliliktir geç vakitte
Hava soğumuştu
İzmir sanki başka bir şehirdi
Sanki İstanbul taklidi yapıyordu
Kar yağıyordu
Kaç bozuk para verdim de bıraktı dilenmeyi
bir çukur kazardım toprağa
gül dikerdim
parmağım kanardı
bilse bahar ağlardı
dikendendir kadının teni-
priapta gururla el sallayan savaşçıyı
bekliyor şarapla yıkanmış limanda
zaferin ganimetleri ile dolu
ambarları geminin
Bir arıkuşu, incecik kanatlarıyla
Gelip konar parmağıma; yemyeşil.
Arılar uçtukça etrafında, o mutlu…
Bu yüzden yaklaşmazlar arıkuşları papatyalara
'Gel, bak', diyor. Uzanıyorum yanına. Buz gibi bir griye boyanmış çelik kapının altındaki mazgalın ardında parlayan ışığa bakıyoruz. Yerlerde uçuk mavi seramik karolar ve griye boyanmış bir duvar görüyorum ben. Bir de gölgeler.
'Dikkatli bak', diyor, 'işte gökdelen. Yanındaki sokaktan girdin miydi bizim ev. Ben şuradaki vapurun içindeyim. Gündüz okuyamadığım gazetemi açmış okuyorum. Elimde taze demli bir bardak çay. Sigaramı sıkıştırmışım dudaklarımın arasına. Güneş körfezin tam orta yerinde denize gömüldü gömülecek. Arada başımı gazetemden kaldırıp onu seyrediyorum. Tam da imbat vakti. Başımın üstünde dolanıp duruyor yumuşak, serin.
Sigaram bitti, çayım da. Çayın yenisini söylüyorum garsona. Gözüme küçük bir kız çocuğu çarpıyor. Saçları iki yandan kurdelalı. Görüyor musun, yüzündeki çilleri? Pembe bir elbise giydirmiş annesi. Ufaklık da titiz hani, hanım hanımcık oturmuş bankın üstüne. Nasıl da ödü kopuyor elbisesi kirlenecek de annesinden azar işitecek diye... Annesi de yorgun. Belli ki iş dönüşü kreşten almış onu. Kızın gözlerinde bütün gün oyunlar oynamanın keyfi ve yorgunluğu. Uyudu uyuyacak. Ama ya elbisesi kirlenirse? Görüyor musun yanımda iki kocaman paketi, gözlerim küçük kızın gözlerinde okşuyorum o paketleri. İki bebek var o paketlerin içinde.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!