Eflatun seherin nurani ikliminde
Eşiğe basmadan heyecanla ilerleyenler vardı
Evlerini ve yurtlarını terk ederlerken
Bir merve süzülüşüyle ordan oraya
Nefeslerinde bereket ilhamları kaynıyor
Fedailerin giysileri eskimez
Ne zor kalbin ruhtan ayrılması
Çok zor akmıyor somaki mermer damlacıkları
Terini siliyor sünepe kaldırımlar
Üç ayaklı sandalyede oturmuş asırlık gölgeler
Bir telve dökülsün artık aynada görünmeden
gurbet görünüyor çok mu!
Lale devri ip üzerinde zıplamaz bu ışıklarda
Bu serzeniş de nedir? Leylekler buradan da geçmişti
Kovmayın kalabalıkları akşam üzeri
Barut tabağına tuz ekler gibi ikircik işçilik
Bizi bu ağlattı yıllardır gurbet(imizde)
Yıldızlar kandil gecesi bir kat daha canlıdır
Bulutları yırtan atlas mimarı gelecek diye
Tırnağı sökülmüş topraklarda ötecek miydi ak horoz
Kuzeyyıldızı cephesinde ham matemler yalvarıyor
Cumbayı kırıyor gömleksiz pençeler
Gözyaşlarıyla sulanmış saksılarda dikenler endam ederken
gurbet gidiyor çok mu!
Yanan ateş içinden bir de gazve kurtuluyor!
İzlerimin arşivine baktım,görmedim böyle bir figür
Keşmekeş çöl aslanları avlumda delta yığmışsa
Bir çit kırılmış..
Kapı bekçisine tebessüm anahtarı mı!
Gürsel ÇOPUR
Mevsimler kovalıyor hatıralarımı,hatalara sormadan
Bir anaforda çift göz hasreti hep dolgun akar
Uzun uzadıya bekleşirler sahradaki çöl bekçileri
Sessizliğin tınısı ve sıcaklığın belkemiğine yaslanırcasına..
Mevsimler bazen de bekleşir hatırı sayılır gecelerin adına
Yüce ruhların gidişinin ardından
İçimdeki hafakanının yankısıyla
Kalbime sor,
Sayfalar devşirilecekti bu yazıya
Kalemin önderliğindeki orduyla
“Yaz” emrini beklerken düşünce iskelesinde
Denizin mavi tonu ne enfesti
Martıların pehlivanca kanat sesleri
Ve çığlıkları..
Severken kazandık arzusu
İçimizde yavaşça birikince
Değişikliğin farkında olan bizler
Altı asır bu toprağı sulayanları gördüm
Okyanus hevesleriyle,
Heybet yüklü yaşantılarını bırakırcasına,
Baki tebessümlerini üzerimizde bildik hep
Ücret istemedi hiç bu asırlık bahçıvan
Altı asır bu toprağı sulayanları gördüm.
Yaklaşma yolunda kırılsa da bukağılar
Rahmetinin eşiğinde bir garip yolcuyuz
Yolumuz bahşettiğin sonsuzlukta gizliyken
Sana erişmek ne büyük saadet
Seni idrâk edememe asıl idrak iken
Eskimeyen devletin gedâları olmada
Kiraladılar bir sandal, okyanusa küstürmek için gözleri
Gözlerden uzak bir hayalin reset yemiş demlerine uzanmak için
Fildişi depremleriyle kişilikleri unutturan bir faraziye
Basiretler açık artık, iğne ile kuyu dostluğu niye?
(M.Akif’in hâtırasına..)
Hançer yemişti kardelenler bekleyişin arifesinde,
Milli ruh sendelemişti kristal merdivende
Ümitsizlik modasında kalem ses çıkartamazken,
Kan damlayan siluetinle altın adımını atmıştın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!