Gürsel Çopur Şiirleri - Şair Gürsel Çopur

Gürsel Çopur

Yağmur damlaları dökülüyor içime hasret yüklü
Bir evden başka bir eve taşınır gibi
Sormuyorlar adresini düşürdükleri bulutsu heyecanlarına
Nahif bir ses eşliğinde ilerliyorlar
Şimşeklerin aydınlattığı kaldırımlarda
Duyuruyorlar varlığı nefesleri yettiği kadar

Devamını Oku
Gürsel Çopur

Belkemiğinde büyüdü Çınar! Çınara tebessüm yağdıran bahar akşamları toplanmıştı rüyama İrkildim, yutkundum ve ağladım geçen zamana Gökyüzüne doğru kalkan tozlar için değil, Hayal süpürgesinde geri adım atamadığım için Her temizlik sayfası bana bu cümleyi yazdırmamıştı Mezar taşımın cumbasında seyahat etmeyeli Tefekkür bir güvercin kanadı ve taşıdığı helecan iksiri Kapanmadı gözler bin bir renge girerken Bir bekçi geldi ayak ucuma Topraktaki gözyaşlarımı siliyordu hızlıca İyiliğin anahtarını düşürdü sandım, kızmadım gençliğime! Akan her damla bana gurbet hatırası Sırtımdaki labirent adımlı delikanlı ise cabası Bir şakayık gördüm kaf dağı penceresinde Dertli maşukun dilinden anlayan bir beşik ile Mezar yolculuğu aynı yol üzerindeydi.. Çünkü sonsuzluğa gidenlerin ayak izleri vardı orada Bir kutlu el kainatın özüne kulak kesilmişti İplik vardı nurlu ellerinde Meşaleler altın sıcaklığına batırılmışçasına süzüyordu onu Potada eritilen benlik, bir soru sormuştu aşk meclisine Aşk, taştığında dile gelir! Yanmayan yakamazdı sicim olmuş gözlerin aşkını Aşk’a engel olacaksa bir iplik Mesafeler ilerlemez, şiraze dağılırdı Kâinat cetvelinde bir darağacı uzaklığındaydı Kalbi bağlayan ip, hayatı eritebilirdi Bu ip, o eve de girmemeliydi! Bir meczup kırmıştı artık asasını İsyan kıvılcımları bal ülkesine misafir olurken İhtiyar dünya fidye veriyordu genç aynalara Korsan tavsiyelerin sarmaşık kurduğu göz istikbalinde Bir sütun daha yıkılmıştı kalp atışıyla.. Gözyaşları, kainatı aşk ile sulamıştı. Gürsel ÇOPUR

Devamını Oku
Gürsel Çopur

Düğümlenen çözümde kıtmirse bu heyula
Hurma özünde aramalı kendisini
Halini anlatamamak yığınlara
Yığınlar yığılmışsa tecessüse
Gariplik ne kutsi hediye
Vedia gibi sarmışsa ruhunu

Devamını Oku
Gürsel Çopur

Toprak ne büyük ev sahibi

Buluşmalarda parlayan bedenler

Bünyesinde sessiz bir naaş mevcut

Devamını Oku
Gürsel Çopur

Kanca atmışçasına yalancı şafaklar
Perde arkasında kapalı kapılar
Yol vermeyen gafil soluklarla
Çığ gibi büyüyen küçülmelerle
Kümelenmiş kara bulutlar
Fısıldaşmaları semayı titretirken

Devamını Oku
Gürsel Çopur

Ey hicran kazanlarında kaynamış adam..!
Pervane olmuşsun nur esintileriyle
Mükellef kaynağın hep senin dostundu
Sabrın en lezzetli gıdası dolmuştu eteklerine
Yol yordam bilmezlere yağmur gergefiydin
Somaki düşler insanlık semasına rahmet yağdırır

Devamını Oku
Gürsel Çopur

Kaderin su serptiği ceylan bakışlar da yere akmıştı
Dağdağalı çığırtkanlıklara veda..
Zirveye yağan kar ile düşen çığ hep aynı arşivde
İzlerinle tanıdığın bir sen kalmıştın o tahtakulübede
Bir tek senin adın okunmuştu o zeminde
Çarpı yemediğin ıslak kürsüde

Devamını Oku
Gürsel Çopur

Yeryüzü ağlamada..
Ensesi yerde olanların adı
Çehresi buruk
Bir masum bakış silüetiyle;
Mezardı o,yere serilen
Serildikçe ibret kokusu

Devamını Oku
Gürsel Çopur

Dayandı yılların iskeleti usulce
Zaten tedriciydi bu gidişat
Dünya dudakları haber vermişti
Liste kıpırdanırken alınlar kırışmıştı
Kucak açsan da boş avuçlara
Nafile davranışların soluğu kesilirken

Devamını Oku
Gürsel Çopur

Beyin göçüne gitmişti bir kadavra ve bir kurban Beyin jimnastiği de yapabilirdi beli bükülmüş tenler Onlara susamıştı ahşap kitaplık; Bir zamanlar şehzade ruhların yoğrulduğu Bir zamanlar beytülmal(de) şebnem kâselerle kalplerin dağıtıldığı Susamıştı çöller serin çözgüsüne Bir kurban daha kervana ev sahipliği yapıyordu Hem de tam sahipti geçmişine Bükülmüş bileklerin sessiz heyecanıyla marşa gidercesine Gümüş makaslarla kurdele kesmişti vicdan kamelyasında Önce çuvaldızlar batıyordu benliğe Sonra mızrakların kalabalık toprağı serpiliyordu Telkin veriyordu bir mezar bekçisi, hem de angarya! Gurbetteydi cihangir terleri Akşam bulaşığı dökülürdü onun yerine Gözyaşlarının sıva sunduğu bu gökkubbede Bir tamirci kainat mayasını damıtıyordu safiyane Sabır taşında eğiliyor ve ufalanıyordu makûs talih Ortopedi reyonunda ruhun belkemiği doğrulmuştu artık! Ey şehla bakışlı manzum karakter! Beyhude mıknatıs çarpması kalbini durdurmasın Sana saygım var ezel piramidine kanatlandığımdan beri Akvaryum düşleri seni okyanusunda yakalamıştı Olsun, suçlu değildin sen! Geç gelen ağlamaların bir ihtiyara da bulaşmıştı ya Tırnaklara batan dikenleri çıkarmıştın acı duymadan Gönül kırana gönüllü adımlarındı yankısını duyduğumuz Yol yürünmez dedikleri yaşam fanusunda Ayak izlerini kitap sayfalarının içerisinde arayanlara Şahit oldum.. ve şahit tuttum “yılmama”yı Neron’a bel bükmeyen ağzı açık ateş Bir tutam kalbi ısındırmaya yetiyordu sadece. Gürsel ÇOPUR

Devamını Oku