gönül patikandan yol bulup
dudaklarında bağdaş kuran öfken
dişlerinin kenetlenmesinde
dile dökülemeyen
yol bulup gidemeyen
içime yağdı bulutlar
tekmil beyaz kara karıştı
sağamadım dışarı
göğsümde parçalandı tahta kızaklar
sivri uçları kanattı
beyaz kırmızıya karıştı
gelin duvağı gibi
köpüren dalgalara sordum seni
hatırlayamadılar cemalini
ıslak kumlar dile geldi
‘kovası vardı şurada’ dedi
kumdağı kaplı güzergahlar
yarım yolların bekçileriyiz
belli ki
ayaklarımız budanmış
amuda kalkıp yürümeyi de
Kaderin de tırnaklarının içindeki
Yeşil çay tohumunun bıraktığı izler gibi;
Laz kızı...
Topukların nasır tutmuş,
Kurumuş toprağın çatlakları sanki;
Özlemin, içinde büyüyen çam fidanı,
Kanlıca'da çam
çamın dibinde turna
rüzgarı sıvazlıyor sürüsü
bir köşe arıyor o, en sapa
bir türkü, en sevdalı
bilirdim
üşürsem eğer
sen de üşürdün
ve
üşüyünce
içimde seni ısıtırdım ben
buluta perde çektim
gün fümeye boyandı
içimde kızıl bir gül
meşale ateşiyle aydınlandı
benzim alev topu
sadece canım üşüyor
ve birden gitti
birdenbire oldu herşey
ölüm sahnesiydi sanki
ayakta kaldı
vurulduktan sonra bir süre daha
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!