’’İçimde bir yer ağrıyor
Gözümden senler yaş halinde’’
Hangi zaman diliminden kalma bir dize kim bilir
Yüreğimin kuytu köşelerinde gezinirken geçti elime
Acıyan yerlerin zamanından kalma kurumuş bir kabuk
Ne yaptım ben sana yüreğimi açmaktan başka.
Tanrıya şükredip kabul etmekten başka ne yaptım da gözümdeki yaşlarla bıraktın beni.
Hani emek ve aşkla bir sevda yaratmaya çalışıyorduk biz.
Hani hissedilenler karşılıklıydı.
Değişmedi belki hiçbir şey biliyorum ama söyle nasıl davranmalıyım.
Kırgınlığımı tolere edemiyorum.
Yüreğimin sen tarafını yazdım satırlara…
Bitmedi çoğu kez söylemek istediklerim, bazen de söyleyecek söz bilemedim…
Hayatıma dokunan insanlardan öte, öyle bir yer edindin ki kendine yüreğimde, ben bile inanamadım…
Sevmeyi öğrendim, koşulsuz ve çıkarsız bir aşkı yaratmayı denedim senle…
Tanrı belki çocukluktan gelen bir düşü yarattı gözlerinde..
Bir masal belki her gece dinlediğim…
Normal dışı bir yaşantıyı normalize etme çabası mı benimki? Ayrıntılara takılınca dağılıyor insan, bir adım öteye gidemiyor saplanıp kaldığı bataklıktan. Bataklık.. İçine çekiyor sürekli, tutunabilecek bir şey yok; bırakmalı. Dipte ne var bilmek uğruna anormal tutumlara normal savunmalar bazen yetmiyor. Gerçeklikten kopuş oluyor sanki o noktada. Ne ki gerçek? Dezorganize bir aşk değil mi bu? Kendinle hesabında bile içerdesin, kimin kazanacağı belli mi? Aşk kazanacak. Hadi canım.. Neye göre? Yaşantıları kar saydığında üzüntüde artı bir, cepte. Ya yaşanamayanlar, sahip olunamayanlar.. Sabır gerek deme. Gerek ama. Sonu olmayan soyut bir tutunuş, sabır nerde sınanır ki?
Nedir sevmek? Kendinden çıkan ve ötekinde kendi yansıman. Hadi orda sübjektifsin, ya üçüncü çoğul şahısların gözle gördükleri, orda objektif değil mi aşk veya sevgili? Öyle.. Söyleyemediklerini anlıyorsun da, ya söyledikleri? Onları duyduğunda nereye oturuyor içindeki aşk-ı hüma’da? Tekil bir yaşantıda hayalini kurduğun, elini tutup sıkı sıkı sarıldığın, bir var bir yok, ne olduğunu, ne duyumsadığını bilemeyen, sözde sevdalı ama sevdayı dürtüyle karıştıran bir aşk nesnesine sahipken, tutunma çaban sadece kendi farkındalığın ve hislerinken, üstelik bunları çarpı iki yapmayı güç bela becerirken aşkı aşkça yaşıyor musun?
Sor kendine ne istedin de yüreğin doyumda? Hazzı tattıran, ağza bir parmak balla suskunluğa bırakan sevgili mi karşındaki?
Doğrular ve yanlışlar paralel çoğu kez, hayat eşit şartlar sunuyor birlikteliğe. Her zorlanma elbette bir adım öteye götürüyor. Görmezden gelme, kazdığın kuyunun aleti iğne. Nerdesin şimdi, ya sabır dediğin yerde. Aşksın.. Aşıksın.. Zaten aşık olamamak sorun değil ki. Eksik yanında kalmadı, ruhunun diğer yarısı sevgilin varlığıyla tamamlandı, tamsın. Peki sevgilinin yarımlığını tolere etmeye ne kadar varsın?
Belleğime nakış misali işlediğim,
Mutluluk konuşmalarımın başlangıcı,
Samanlıktaki iğneyi elime batmasıyla bulmak gibisin.
Kendime benzer, belki bir o kadar faklı,
Öyle bir aşksın ki sevgilim,
Kavrayışımsın, algımsın belki biraz da körlüğümsün.
Sanırız ki oradalar sevgilerine inandığımız koşulsuz yürekler; hep dönüşü var yolların..
Sanırız ki bırakmaz, yorulmaz, tolere ederler bizi; hep sonsuzdur aşkları..
Ve gün gelir devran döner, açılmaz kapılara çarpa çarpa kanar bedenler..
Boşluktur hayatın, sol yanın, elinden avucundan kayar göz yaşların..
Yalnızlık kalır sevgilerden geriye ve dili geçmiştir zaman; acıtır..
Kayıba inanmak, alışmak kadar zaman alır..
Belki bir iç hesaplaşma belki de sana yazdığım bir mektup girişindeyim. Karmaşa diz boyu, içinden çıkamadığım duygulara gebeyim. Kaçıyorum köşe bucak, sanki tüm şehir organize olmuş halde seni anımsatıyor. En alakasız yerlerde bile sana dair bir şeye rastlıyorum, e bu kadarı da olmaz ama diyorum. Elim yüreğime gidiyor, oradan iki cümle seçiyorum gönderiyorum sana, yenilmekse bu halen zevkle yeniliyorum.
Bazen dayanılmaz oluyor sorgulamalarım, iç hesaplaşmalar birer birer içimde patlıyor. Bunca zaman geçti belki gerisindeyim hayatın hissine kapılıyorum ama gerçek şu ki senin ötene geçmediğim sürece zaten hayatın hem içinde hem de dışında gidip geleceğimi biliyorum. Başkası diyorum belki aşka yakın olur, dediğim yerde burun buruna geliyorum yine tartıyor yüreğim sadece seni özlüyorum.
Anlamaya çalışmıyorum desem de inanma. Aklından geçenleri, söylediklerini sensiz zamanlarda detaylandırıyorum. Nasıl kayıtsız kalır insan. Ya da nasıl bir oyun bu. Sınanmaları çoktan geride bırakmadık mı. Onca karmaşık yaşantıdan sonra elimde kalanlara bakıyorum inanılır gibi değil doğru ama aşk tutuyorum sana. Sen kendini sınıyorsun aslında. Ben gitmezsem bitmezsin ki demiştim ya, keşke diyorum bir kötü söz etse de bitse. Kötü bilse yüreğim, hayatı aşka eşitlediği adamı. Olmuyor, ses etmiyorsun yine kendi çıkmazlarımda dolanıyorum.
Ruhum sıkılıyor. Kayıp bir kenti sanki geride bırakıyorum. Gülüşler dağılıyor. Havada yağmur kokusu var. Taksideyim, cama dayadığım başımdan neler geçiyor. Uçağa yetişme telaşının da önünde seni düşünme peşindeyim. Topu topu iki gün bırakıyorum şehri ama geldiğimde aynı bulamayacakmışım gibi hissediyorum. Gerçi ne aynı ki? Gözüm sisli bakıyor üç gündür, sabahları uyanamıyorum üstelik senli kabuslarımdan çıkamıyorum. Acıyorum sonra, daha güne başlamadan sensizlikte ölüyorum.
Yaralı bir melodi var çalan radyoda. Nazar boncuğundan yapılmış ayna süsüne takılıyor gözüm. Sevgilim nazara mı geldik diye düşünüyorum. Bindiğim taksi bizim oraların, paylaştığımız mekanların adını taşıyor. Keşke diyorum uçağa değil de sana götürse beni. Doğduğum yerlere yolculuğum aslında. Eskiden bu gitmeler keyif verirdi. Şimdi geride seni bırakmanın hissini taşıyorum.
Hava alanında tanıdık bir iki dostla karşılaştım, sevindim. Sohbette sana dair bir şeyler aradım eskisi gibi. Oysa yoktu hiçbir şey zihinlerde. Bilmiyorlardı ki seni. Uçağımın kalkışı geldiğinde yine kaldım kendime ama senli kendiliğimde. Prosedürlere takıldım sonra, elimden çantamı aldılar, göz yaşıma bahane oldu. Ağladım. Ağladım.
Şehrin renkli elbiselerini giydiği bir gece. Ilık rüzgâr dolaşıyor tenimde. Acıyan dizimi koyduğum sandalyede alabildiğine yıldızlı bir geceye dalıyor gözüm. Birkaç gün önceki sözlerin geliyor sanki kulağıma uzaklardan. Heyecana bulaşık kaygıyı anımsatıyor sokak. Keşke diyorum omzuna dayadığım başım olsa, gözlerinin ötesinde bıraktıklarımla yola çıkabilsem yine.
Hayatın nasıl bir oyun oynadığını anlamaya çalışıyorum son günlerde. Sorgulamalardan geçirirken seni aşk halin sanki yabancı, uzağımda. Aynı gökyüzüne baktığımız akşamları anımsıyorum, geçen sene bu zamanlardı hani. Zihnim de, bedenim de isyandaydı sana. Nasıl geçmiş onca yaşantı, iyi ki de geçmiş zaman. İnanılır gibi değil, ağlayamıyorum şimdi. Gözyaşımı silsen desem, yok dokunma istemem.
Gerçekten değiştin mi, anlatsana bana. Nasıl bir hal içindeki. Yabancılaştığın hayata nasıl uyum sağlıyorsun. Mutlu musun. Acıyor içim söylediklerini düşündükçe. Hayır demeye dilim varmıyor sen özledim dediğinde, nerede tükeneceğimi bilirsin ama artık zaafa yenik düşülmüyor. Yeni yaşantılara tutunuyorum bu sefer. Senin olmadığın yerlerde gerçekten huzurluyum. Latin tadında bir şarkıyla tutunacak yeri olmayan gözyaşım akıyor şimdi. Son damlalar sanki bunlar, sen akıyorsun içimden. Yalan demiştim bu halin, bak işte şaşırtmadın bu sefer de.
Gece yarısı vardiyasındayım yine
Dolunayın ayak izlerini takipteyim sessizlikte
Sisli bir ışıltı hali var şehirde
Esniyor kız kulesi üstüne yıldızları örtmede
Uyu hadi diyorum gezinti bedenime
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!