EVLAT İMTİHANI
Saat öğleden sonra beşti. Temmuzun kavurucu sıcağı alnını boncuk boncuk terletmişti. Evlerinin dış kapısına kadar zorlukla gelmiş, beşinci kata nasıl çıkacağını düşünüyordu. Evleri belki de o dönemin son asansörsüz evlerindendi. Merdivenler gözünde büyüdükçe büyüdü. Ama olsun buna da şükür dedi içinden, edep ve kanaat en güzel asansör değil miydi neticede Rabbin rızasına yükselten. Hep kanaat etmişti bu yaşına dek. Çeyrek asrı devirmişti belki de bu şehre gelin geleli.
-Biraz oturup soluklanayım dedi apartmanın kamelyasında.
Nasılda güzel açmıştı güller, hanımeller, bir komşusu da domates biber ekmişti kıyıda köşede bir yere.
-Eski toprak nede olsa diye geçirdi aklından. Vazgeçemiyor işte apartmanda da olsa toprağa dokunmaktan dedi.
Nasılsa bu düşünce Hz Adem’i düşürdü aklına.
SEVGİ DİLİ
Sıçrayarak uyandı. Neden sıçradığını anlayamamıştı. Rüyamı görmüştü, yoksa birimi seslenmişti. Ayıkmak istiyordu, ayıkamıyordu. Doğruldu oturduğu yerden. Düşle gerçek arası gidip geliyordu, uyku ile uyanıklık arası bir yolculukta.
-Babaanne babaanne diyen bir ses kesti sessizliğin karanlık tonunu neşeli rengiyle. Araladı perdeyi, güneş doğmuş arsız bir misafir gibi dalıp girivermişti içeriye izin almadan.
-Kerehat vaktinde uyursan böyle rüyalar görürsün diye mırıldandı kendi kendine. Sabah namazını kılmış, kanepenin kıyısına kıvrılıvermiş orada da uyuyakalmıştı demek ki.
Babası güneşi hiç doğdurmazdı üzerlerine. Bu vakitte nasipler dağıtılır camları kapıları açın derdi. Mıh gibi kazınmıştı aklına bu miras sözler. Aslında kendinin de hiç adeti değildi bu vakitte uyumak. Ama dalmıştı işte nasılsa.
-Babaanne babanne sesi ilişti kulağına
AH! SEN YOK MUSUN SEN, ASUMAN!
Aşk bitti, yittim gittim yüreğinden,
Fısıltım kaldı,
ceviz ağacının saçlarının arasında.
İki büklüm zaman şimdi,
İki iklim, iki mevsim.
İÇİME GÖMÜYORUM ŞİİRLERİMİ
Gözlerim sıyrılıyor aşiyan ufkumun paslı cenderesinden,
alaca kızıllık yavaş yavaş boğarken gecenin kara yağız tenini
Bir kartalın göğsüne yaslıyorum yasımı
O kartalın boz göğsünde,
yüreğimin can damarı atıyor şimdi,
FATMA DOĞAN
İKİ KAŞIN ARASI
İki kaşın arası kanatlı bir kapı,
kilidi yalnız bana açılıp kapanan.
O kapının ardında neleri sakladım bir görüp bilsen,
Gözlerinden kaçırıp bir bir neleri gizledim,sırlayıp,
FATMA DOĞAN
İNSAN NE ÇOK ŞEY SIĞDIRIRMIŞ YÜREĞİNE
İnsan ne çok şey sığdırırmış yüreğine
Sahi ne çok şey sığdırırmış sandık bilip ömrüne
KAÇ BEDEN GİYİLİR Kİ HAYAT?
#fatma doğan
Kızıl gonca bir broş gibi kaybolup gidiyor, gökyüzünün göğsünden güneş,
Şimdi İkindiyi kovalıyor yaka paça akşamın telaşı.
Bir zamanlar akşam sefaları sallardı, bahçemizde salıncağa oturan rüzgarı,
KAF DAĞINA GÖMELİM RUHUMUZDAKİ YÜKLERİ,PERİHAN!
Bana uzun yeleli bir masal anlat, Perihan!
Devlerin kalbinden daha büyük olsun,
yüreklerimiz,
gözlerimiz daha iri,
KARANFİL GÖZLÜ GAZEL
Yakamda karanfil gözlü bir gazel,
Susturmamak için şarkımı,
Seni bekliyorum Sirkeci Garı'nda.
Uçaklar biçiyor göğün çivit pazenini.
Çığlık çığlığa bir hasat!




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!