Zaman geçtikçe dahada derinleşiyor düştüğüm kuyular unutuluyorum, unutuyorum yüzler birer ikişer siliniyor belleğimden, karanlıktayım bir kapı var ônümde aydınlığa açılan anahtarı kayıp zorlasamda kıramadığım, beynimin oyunları başlıyor her gece eski ruhlar ayakta alkışlıyor hayatımdan alıntı üç perde.
Düşün bir pazar sabahı telefonun çalmış arayan benim çay koy diyorum demini çokca at fırından taze simitler aldım biraz da peynir. işte böyle ufak isteklerim vardı hayattan ama olmadı kısmet değilmiş diyorum susuyorum.
Her seferinde diyorum artık şiir yazmayacağım ama olmuyor gece rahat bırakmıyor, karanlığın bir yerinde bu allahın belası duyguların içinde buluyorum kendimi.
Duygular ayaklandı birazdan başlayacak büyük isyan, yürek meydanına getirildi eski acı hatıralar, infaz birazdan, sehpalar kuruldu bileylendi kılıçlar, gônlümün son ayazında infaz edildi vefasızlar, bundan sonrası kalbimde mutluluklar içimde ilk bahar.
Cüssemden daha buyük bir parçam eksik yolumun üstünden gelip geçenlerde arıyorum, dokuları tutmuyor acıların merhabası hoşçakalı tanıdık gelmiyor, düşüme düşen biri var gôz yaşları yer etmiş yanaklarına, yorgun başını devirip uyusa omuzlarımda derdini ekleyip derdime bu sefer umutlanacağım, kendimi onunla tamamlayacağım.
Gün elif ananın kağnısı gibi yavaş ilerliyor sana ulaşmaya çabalarken tôkezliyorum ôzlemin ellerimi kanatıyor, güneş buluta girdi karardı dünyam gôzlerin bir çift inci yolumu aydınlatıyor, uyumak istiyorum düşlerime giriyorsun hayallerimin duvarlarını parçalayıp odama doluyorsun bir kapı aralanıyor kulpsuz sapsız hasretine doğru, yürüyorum yaklaştıkça kayboluyorsun.
Elimde sapan yüreğime konan muhabbet kuşlarını vuruyorum, kırılıyor kanatları sonra oturup onlarla ağlıyorum, üzerime çôküyor koskoca dağlar altında kalıyor doğrulamıyorum.
Eski bayramlarda panayır kurulurdu bomboş arsalarda derme çatma lunapark dônme dolap, üç çember tutturabilene filitresiz bafra cigara bedava, çocuklardan ônce kocaman ablalar binerdi salıncağa ah nerede o Eski bayramlar demeyeceğim ama yinede kôşedeki bakkaldan aldığımız tütün kolanyasının kokusu doluyor odama, bayramdan bayrama alınan kunduram yastığımın yanında ne çok isterdim babam sırtımı sıvazlasa tütün kokan ellerini ôpüp koysam yine anlıma.
Eski bir film seyrediyorum sen geliyorsun aklıma, iki aşık elleri birleşmeden daha son yazıyor, en sevdiğin şarkı çıkıyor karşıma son nakaratına eşlik etmeden şarkı bitiyor, gôzlerin diye başladığım tüm şiirler yarım kalıyor, nezaman rüzgar esse saçlarına dokunuyorum o güzel gôzlerinde batırıyorum güneşi, biliyorum papatyalara olan sevgini gülü orkideyi çiçekten sayamıyorum, bir rüyanın içindeyim gerçeğe uzak, adımız aşk romanlarında hiç bir zaman geçmeyecek ve hiçbir şiir senin adınla başlayıp benim adımla bitmeyecek.
Gôzlerindeki büyüden eski bir masalın içine düştüm sen kokan yükleri vardı kervanların sesini uçuruyordu rüzgarlar kaf dağındaki nadide çiçeğe verilmişti adın, dünyanın dônüş sesiydi kalp atışların bu masalın en güzel prensesiydin ilahlar tarafından seni korumak için gônderildim, gülüşlerini yüklendim heybeme asırlar ôncesinden kaybolan lehçeydi ismin belleğime sakladım acılarını kırdım kılınçtan geçirdim, kanatlarımdan yaralı güvercindim kalbinde yuva kurdum acılarını ôptüm iyileştim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!