Sen mi çok sevdin,
Ben mi çok sevdim seni
Sen mi geceler boyu düşündün,
Geçmişi ve meçhul geleceği,
Akşamın sahiplendiği,
Dolunay’ın loş ışığında,
Şu garip dünyada, hep yalnız kaldım,
Adam diye sayan, çıkmadı gitti,
Kime ne söylesem, boşa saz çaldım,
Derdimi anlayan, çıkmadı gitti,
Hayat denen şu yol belimi büktü,
Nicedir dağları dergah bildiniz,
Açılım başladı, dönmek zamanı,
Kan içmeyi doğru perdah bildiniz,
Kanla kaplı dağdan, inmek zamanı,
Eşkıya namıyla kararttın gözü,
Çekilen her çileye kader diyip sarılma,
Elbette o zulüme sürükleyen kul vardır.
Sıkıntı gelip geçer, sen hayata darılma,
Elbette kurtuluşu öğreten okul vardır.
İnsanı var eden rab ezayı yok saymamış,
Üç Kuruşluk sevdana yenik düşürdün beni,
Hayat denen şu yolda, bahtı kara eyledin,
Şu kısacık ömrümde nasıl sevdim ben seni,
Yar demeni beklerken, zalim düşman belledin.
O kara gözlerine bakmak ister hep canım,
Sevda kokan türkülerde tanıdım seni,
Damla damla akarken
Yüreğimin orta yerine
Oturup kalmıştı gizemin
Seni bu kadar derin
Çocukluk yıllarım düştü aklıma,
Kalmadı gardaşım, sırdaşım gayri,
Geçmişin özlemi, doldu bağrıma,
Kalmadı gardaşım, sırdaşım gayri,
Dört kardeş beraber, oynardık oyun
Yıllar önce doğmuşum yaşım bilmem kaç oldu,
Şu hayata bağlanmam, neden böyle güç oldu,
Feryat ettim her söze, ne dedimse suç oldu,
Sıkışıp kaldım sanki, bu acayip tuzakta,
Anlarsa anam anlar, oda benden uzakta,
Ben sevda gemisine bindiğim günden beri,
Sözüm eyvahla başlar, sohbetim şivan benim,
Ve hasretin bağında, mahzun olmuş gülleri,
Ağıtlarla arayan bahtsız bahçıvan benim.
Ne bir kez sitem ettim ne de aha sarıldım,
Kısır bir döngüdür, konuşulan siyaset
Her bir sözde yalan, içi dolu necaset,
Dertleri aynıdır, varsa yoksa veraset,
Akıl almaz bir iş, gördüğümüz siyaset.
Kandırmaca oyun, milletle uğraşan yok,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!