Kişi vurur mu hiç başını iri ulu ağaca
Sömürür tanrısının verdiği bin nimeti
Yadsımayla çevirir ondan gelen illeti
Güçsüzlüğünü kucaklar,bencilliğini hoyratça.
Duru pınar suyunun bulandığı anlarda
Cennetin olmadığını düşün
Denersen kolay olduğunu görürsün
Altımızda da Cehennem yok
Üstümüzde ise sadece gök var
Bütün insanların
Bugün için yaşadığını düşün.
Doldur bu kadehi bir daha çekelim
Mezarın gölgesinde bir hasbıhal edelim
Biraz sonra mezarcı başı gelecek
Çiçeklerle, güllerle arzıhal edelim.
BİR LİÇİ AĞACI DİKMEK
Kızıl meyveli liçi
İnci gibi değerli içi.
İşte durmuşum
2. İmgeye Takılma:
İmge, dış dünyadan alınan izlenimlerle oluşturulan algıların zihinde görüntüye dönüşmesi, resimsel bir değer kazanmasıdır. Belki burada şiirsel imgeleri ikiye ayırmak gerekir: 1.Bildik İmgeler: Varolan sözcükleri, bilindiği düzenleri koruyarak bir araya getirerek bildik resimler oluşturma çabası; 2.Yeni İmgeler: Hiç rastlanmadık şekilde iki yada daha fazla sözcüğü alışılmadık bir şekilde bir araya getirerek olağanüstü beyinsel resimler çizmek. Bu işlem fazlasıyla imgelemin (hayalgücünün) çalıştırılmasını gerektiriyordu.
Birinci türden “alışıldık” imgeler yazma çabası, ne şairi, ne de okuyucuyu gerer. “yorgun eşek” dersek, böyle bir sıfat ve isimden oluşan birliktelik bizim için pek yabancı değildir; biz bunu çok çabuk kabulleniriz. Oysa, “sarhoş katır” imgesi bize, daha alışılmadık,daha olağanüstü bir yapı taşır. İyi şiir daha çok olağanüstü, alışılmadık, imgelerle yazılır; daha doğrusu,yazılırsa daha çok başarılı olur, düşüncesi bazı şairlerde egemendir.
6.Belli Kalıplara Takılma:
İnsanın kafası bir bakıma bildikleriyle sınırlıdır. Bilmediklerinden korkar, uygulamak istemez, çekinir; sınırlarının dışına çıkmak istemez.Bu gerçek, şiirde de ayniyle vaki..
O bakımdan Türk şiirinde yüzyıllardır yenilik adına yapılan, bazı yeni “mazmun”ların keşfi ve kullanılması düşüncesi olmuştur.
Aruz’un egemen olduğu, üst kademe şiirinde, şiirler belli kalıplar içinde yıllar yılı yazılıp gitmiştir. Şairler de değişen tek şey, belki bazı yeni “mazmun”ların görülmesiydi. Mazmun, anlam, kavram manalarına gelir. Edebiyatta, özellikle Divan Edebiyatı'nda bazı kavramları anlatmak için kullanılan kalıplaşmış sözlere verilen addır. Mazmunlar benzetmeli, cinaslı ve nükteli sözlerdir.
Aptalım ben seni istediğim için
Aptal olmalıyım seni sevdiğim için
Gerçekleşmeyecek bir aşkı
Herkes için olan bir aşkı
İstediğim için.
Akçay’da oturduk denizin kıyısına
Şıngır da mıngır
Salkım sögütler eğilmiş sulara
Şıngır da mıngır
Köylü kızı incir satar
Mıngır da şıngır
5,FELSEFEYİ TANIMA:
Bir düşünceye göre, boş insan yazamaz..Bir şiir yazmak için yüzlerce (iyi) şiir okumak gerekir. Şiirin iyisi,kötüsü olur mu? Olur. Aslında şairlere bakacak olursanız,hiçbir şair diğer şairi beğenmez. Övemez. Övmek zorunda kalsa bile, alelusul birtakım sözcüklerle geçiştirir. Antoloji’de görmüyor musunuz? Şiirin altına yazılan tepkilere. Hemen hemen hiçbir şey yazılmıyor. Kimse doğru dürüst bir şey söylemek istemiyor. İnsanların çoğunluğu ağızlarını açmak bile istemiyorlar. Bir kısmının eleştirme yeteneği yok (Aslında onlar şiir de yazamazlar) bir kısmı ise ağzını açıp iki söz söylemek istemiyorlar. O kadar tembeller. Halbuki,herkes bilir, “MARİFET İLTİFATA TABİDİR”. Sanatçı denilen mahlukat biraz övgü ister. Hatta çokça, iltifat ister.. Ama bu gidişle bu iltifatı kolay kolay bulamayacaklar..
.
Felsefesi olmayan şiir, içi boş olan kazan gibidir. Zaten içi boş olan kafa ne söyleyebilir ki. Kafayı doldurmak lazım. İyi bir şair, iyi şiirler okuyarak iyi şair olabilir. İyi şairlerin yanında iyi eleştirmenleri tanımalı, onların yaklaşımlarını bilmelidir. Bugün Hüseyin Cöntürk’ü kim bilebilir? Hüseyin Cöntürk’ü tanımayan şair olabilir mi? (Şiir uğruna Sivas'ta cayır cayır yanan) Asım Bezirci’yi tanımayan şair olabilir mi?
7.YARATICILIK:
Yaratıcı şair, en üst mertebedeki şairdir. Onunla artık kimse aşık atamaz. Dili son derece kendine özgün biçimde kullanır. Aslında dille adeta oynar. Onu eğer büker, yeni sözcükler yapar. Adeta dil onun oyuncağıdır. Dilden korkmaz, kimseden korkmaz.
Böyle bir usta olan, şiirinin temelinde insana ve insan hayatına saygı yatan Dağlarca, bu yüzden hiç bir edebî akım ve kişiden etkilenmeden kendi kozasını ördü; “Türkçem benim ses bayrağım,” derken, dili adeta yeniden yarattı.




-
Melaike Hüseyin
Tüm YorumlarGüzel bir manzara olmuş yine Hocam! Günlük gibi.
Hanımefendiye selamlar. İncir olacak da yenmeyecek mi Hocam! :-) Avrupada tane ile satılıyor şu incirler. Tanesi söylemesi ayıp, bidolar. Gurbetçim durur meyve tezgahı önünde, bakar şu memleketinden gelen teker teker kağıda sarılı, içi bal dışı ...