SAVAŞI DURDURUUNN
başımı alıp gidiyorum
kurşun sıkmamak adına ka.çı.yo.rum
ne ayaklarım bana yar, ne de ellerim
yüreğimin esiriyim
Eyro Roc Marê Sa Wano
usen amo zone xo ser
wano ma teberıq werdo
rüye xo çerno qırxlero
wano dest bıde destê ma
Çakmak çakmaktı gözlerin
Gecenin karasına gömüldüğünde,
Çoban yıldızı kaymıştı
Ay kaçmıştı havai fişeklerden.
Açlığını karanlığa bırakmıştın
DOST ELİNDE BİR DÜNYA
değeri bilinmez dost
sen bilmedikten-korumadıktan sonra
ne taştaki emeğin, ne daldaki çiçeğin
ne çektiğin acının
Giden
ne çabuk geçti zaman
ölümüne bağlanmışken hayata
yuvarlanıp gitti gölgem
eriyen bir kar topu gibi
Qom qoma xorti ênê
Meymani serê cımê mı
Ênê sonê marê tırqi wanê
Cımat cımati ser gırêdanê
Allê Qerşi ser nê sonê
İna wanê oligarşiyo çı
Devlerin Dişleri Arasındayız
on bir kişiyiz bir göz toprak evden
kanatlanıp uçmuşuz bilmediğimiz yönlere
düşmüşüz devlerin pençesine, aranmışız
dişlerin arasında bulunmuş izlerimiz
Rızo qı wazeno bıwazo
Lıngê xo xodıma nene.
Rız xore ostır geno
Ostır cıtı dı rınd sono,
Rız araqê şaidı meno
Sırsı dıma kas beno.
Düşüncenin körlüğü
Besmele okutur
Karanlığa
Dilendirir.
Boş gözlerle
Bakındırır
ESMER YÜZLÜ ÇOCUKLAR
yoksul gün görmemiş çocuklar onlar
parçalanıncaya dek giydikleri
meşhur Ankara lastiği
Ben İstanbul’da Doğsaydım Kardeşim
ben İstanbul’da doğsaydım kardeşim
sevgilimin rüzgarla sevişen o sarı saçlarını anlatırdım size
belki Uludağ’da kendini gösteren o çınarın dibinde
akan bir parmak suyla taşırdım ismini
Kadıköy İskelesi’nde son el sallayışımı ahbaplarım ...
Enişüri Solmayan Resim
seni anlatmak, anlamak seni
tanımaktır o kutsal emeği
seni anlatmak, kavuşmaktır özgürce
dünyanın öbür ucundan da olsa
berrak sularına Munzur’un
seni anlatmak, anlamaktır seni
kimsesizliği, yalnızlığı, yoksulluğu
çileli büyüdüğü ...
Ve Tanrı Ağlamasını Öğretti
birkaç kişi vardı yan yana
doğurduklarında tanrıyı
önce koruma, sonra elçileri oldular
bir edip uçurduklarında
henüz keşfedilmemişti gökyüzü
emirlerini bıraktıkları yerlerde
dönüp paylarını aldılar
görünmez görünür olduğund ...