Yılın Son Günü
devrilip gitti gözlerimin önünden
gecenin en karanlık yeri
iki ayak iki tekerlek üzeri
yılın son saniyeleri sayılırken ondan sıfıra doğru
Bugünün dünden kalma
Yarının da öyle olacak gibi
Bu ayak, bu el, bu gözle,
Çekilip bir kenara otur
Baharındaysan eğer
KÜTÜK İLE KERESTECİ
kütüğün cinsini çözen adamın keresteciye çıkıyor adı
çıksın diyor içinden
nasılsa tutmuş düğümlerinden kütüğün
Zaman prangalara vurulmuştu
Acının gizemi karanlıklar içinde
Beyinlere oturtulmuş bir yelkovan
Eldeki kadehle tokuşurdu emeğin
Çaresizliğindir, yükündür
Kamburundur.
Şair Ercan Cengiz’in ‘Toprak Tutsun Külümü’ adlı üçüncü şiir kitabı (Eylül 2011, 195 sayfa) Tevn Yayınlarından çıktı.
Şairin birinci kitabı ‘Ezgilerde Kaldı Yüreğim’ 2005’te, ‘Adsız Fırtınalar Doğuyor’ (2009) dan sonra ‘Toprak Tutsun Külümü’ adıyla başkaldıran şiirleri okuruyla…
‘Bizde iç çekmeden gülmez / sürgün yemiş bir kadın’, ‘su kendine ağlar / toprak kendine’, ‘kalbim tut toprağı / çatlamasın’ dizeleriyle başlıyor sorgulamaya…
ORADAYDIM
-oradaydım
bir on yıl kadar suya yazdım derdimi
on yıl yastaydı toprak, yastaydı
meyveye durmadı ağaçlar-
Zindanlarından dağlara doğru
Bir başka mevsim olurum
Dağlarından zindanlarına...
Yaşam tutkusuna örtünür damarım
Yükselen dumana bakmaksızın
ÖLEN ÖLMÜŞTÜR
-adını bırakmadan ölmek bol gelir bu dünyaya
acı ki ne acıdır ölüm-
göğe el açınca mermerden yapsalar taşını
Tenim karıncalanırdı tenim,
Bedenim
Benliğimdi göz koyulan
Hesapları ince inceye
Erirdim
Gökçüle yükselen dumandı
Su Kadar Yakınım Sana
eyy göçükte can veren emekçi
su kadar yakınım sana
sen toprağa ekilen tohum
eyy ekmeği çöpte arayan çocuk, eyy kadın
Ben İstanbul’da Doğsaydım Kardeşim
ben İstanbul’da doğsaydım kardeşim
sevgilimin rüzgarla sevişen o sarı saçlarını anlatırdım size
belki Uludağ’da kendini gösteren o çınarın dibinde
akan bir parmak suyla taşırdım ismini
Kadıköy İskelesi’nde son el sallayışımı ahbaplarım ...
Enişüri Solmayan Resim
seni anlatmak, anlamak seni
tanımaktır o kutsal emeği
seni anlatmak, kavuşmaktır özgürce
dünyanın öbür ucundan da olsa
berrak sularına Munzur’un
seni anlatmak, anlamaktır seni
kimsesizliği, yalnızlığı, yoksulluğu
çileli büyüdüğü ...
Ve Tanrı Ağlamasını Öğretti
birkaç kişi vardı yan yana
doğurduklarında tanrıyı
önce koruma, sonra elçileri oldular
bir edip uçurduklarında
henüz keşfedilmemişti gökyüzü
emirlerini bıraktıkları yerlerde
dönüp paylarını aldılar
görünmez görünür olduğund ...