Şiir yazmak, artık az geliyor bana,
Seni sevdiğimi biliyorsun nice süredir,
Belliki sende beni seviyorsun desem
Yalan mı söylemiş olurum, bilmiyorum!
Lakin bunun kararını, sen vereceksin biliyorum,
Ortak kararımızdı bu, belkide bir ışığın doğduğu nokta idi.
I
(Gönül Alan)
(04/09/2006/PAZARTESİ)
Su gibi berrak bir gece görünümündeki gök yüzünde, sinsi ve aç bir kurdun, ateş gibi parlayan gözlerine benziyor dolunay.
Hatırla bir o güzel günlerimizi,
O elele dolaştığımız günleri, geceleri,
Sözler bitince gözgöze yanmalarımızı;
Anlamıyorum, o çekip gidişini!
Hep bir parçamdın sen benim,
Niye aşkın böyle çabuk bitti?
geçen gece istanbulu seyrettin mi? avrupanın kütür kütür “kültür” başkenti oldu…
8,5 milyon lira masraf yapıldı…
ama dün ve bugün yağmur yağdı gene her yeri sel bastı… yolda yürümek her zamankinden daha çok dikkat gerektirdi… tamam zahmet bitti artık rahat yürüyebilirim dediğin anda, bu defa da dansöz kıvraklığında oynak kaldırım taşları çıktı karşına. Ortada müzik yok ama çalmadan da oynayabildiklerini gösterebiliyorlar bize; onları oraya konulması için gerekli ihalelerin açılmasına imkan sunan iktidarları gibi…
metrobüs diye alınan otobüsler, garajlarda çürüyor… neden biliyor musun?
arızalı falan değil; bunları gitmişler hollandadan almışlar 2.el olarak. Hollanda da hiç tümsek yoktur, bilirsin hatta sular altında kalmasın diye bentlerle çevrilidir. dümdüz bir ülke bu Hollanda. bu otobüslerde o ortama göre yapılmış, inişi yok yokuşu yok. eh haliyle istanbulda her yer engebeli. bu otobüslerde 1000 beygir olunca, taşıdığı ağırlıktan yokuşa gelemiyor motor şişiyor, çekişi düşüyor aracın. Çalışamıyor randımanlı haliyle millet iteliyor, yapılan 3 milyar avroluk masraf bize giriyor… sonra bu cefayı çeken İstanbul halkına ödül gibi yılbaşından evvel
metrobüslere zam yaptılar… 2 tl oldu… şimdi idare mahkemesi zammı geri aldı… gene 1.5 tl oldu…
DİNLE
Anlamanın yolu yazmaktan geçermiş,
Seni anlamam için gerek yok buna.
Dinlemem yeterli içtenlikle,
Seninde konuşman gerekmez;
Kimsiniz Sizler,
Ne işiniz var benim hayatımda?
Ne zaman girseniz hayatıma alt üst ediyorsunuz,
İki dirhem huzurum var,
Onu da baltalamaya doymuyorsunuz...
Bu söylenenler yalan olsa gerek,
Zira inanmak istemiyorum esasen,
Olmak istemiyorum yeniden aşık ben,
Oysa bu kızlar ne kadarda çapkın.
Hiç aklımda yok iken geldiler, üşüştüler başıma,
Bende var bir şelale
Sudan değil saraptan
Sarap ki dunyanın en acısı
Ne aşktır o ne sarhoş edeni
Sadece sevgidir dostlukur
Tadı içerken gezelleşen
Yaşamaya ilişkin tüm değerlerini kaybetmiş bir insana
Doğan bir güneş, ancak doğan bir güneştir.
Eskiden olsa yeni umutlar, yeni mutluluklar demek olsada,
Şimdi sadece güneş doğuyor o kadar...
Gökte yüzen bulutların her biri bir şey iken,
(sanırım bölüm I)
Bomboş, hiçbir canlının yaşamadığı bir ormandayım. Etrafımdakiler sadece, asırlardır birbirlerine can yoldaşlığı yapmış ağaçlar. Öyle çoklar ki, bir o kadarda yalnızlar…
Hepsi ağaç, ama hepsi! Bir damlacık bile olsa ot şöyle dursun; bir kuru çalılık bile yok buradaki yalnızlık büyüsünü bozmak adına…
Ben Emine Keski, Erbil seni hatırlıyorum ve görüşmek itiyorum. Beni facebook'dan bulabilirsin.
Çok güzel bi şiir.Yüreğinize sağlık.başarılar