Aynaya bakıyorum.
Yüzüm gülmüyor, gözlerim kısık
Acıyorum halime…
Saçlarıma güzelliğinin gölgesi düşmüş…
Aşk, öyle bir şey ki,
Yüce dağların başındayım,
Bir güzel çiçek arıyorum,
Ömür boyu koklayabileceğim.
Bülbülün gülündende güzel olsun istiyorum.
Ama o nerede, hem biliyorum, hem bilmiyorum!
An oldu, yine geldin aklıma,
Ne yapıyorsun bilmiyorum ama,
Boğuşuyorum yokluğunla;
Hasret kaldım o güzel endamına.
Kimbilir sen neredesin,
Ben yalnızım bu koca İstanbul’da.
Kapılar kapandı yüzüme,
Bir an bile bakmadı gözlerime,
Ellerim tutunmak istedi ellerine;
Ama ne çare, hiç bakmadı berimden düşerken kör kuyuya!
O kum rengi saçlar ile,
ÇORABIM SÖKÜLDÜ
Barda karşılıklı oturuyorlardı.
Gözlerden uzaktılar, ama kalabalığın içinde, ayakaltı bir yerde duran masadaydılar.
Bara girişte, sağ çaprazda bulunan merdivenin dibinde duran masayı mesken bilmişlerdi.
Dudaklarım kuruyor
Her sensiz olduğum saniye,
Pul pul dökülüyor derisi
Nemlenmediği sürece.
Senin dudaklarına daha çok muhtacım,
Anlasana güzelim;
Bugün doğum günüm.
Sevdiğim yok yanımda, üzgünüm.
Güneş, 20 mayısta bir battı, daha doğmadı.
Yeniden günüme güneş doğsun diye,
Gideceğim Lefkoşa’ya en geç eylülde...
Bir Güzel Sevdim, Adını Bilmem,
Bir Güzel Sevdim, Kıvırcık Bir Esmer,
Öyle Tatlı Ki Muhabbeti, Gökte Uçan Kuş Ona Eşlik Eder,
Bir duruluk var karşımda,
Gül kokulu sanki…
Esirgiyor benden kendini.
Kırmızı ojeli tırnaklı elleri,
Kapamış cemalini…
-I-
Kadın, erkek gibi değildir.
Ayakta durduğu kadar,
Oturur iken bile gösterir letafetini, zarafetini ve her şeyini.
Ben Emine Keski, Erbil seni hatırlıyorum ve görüşmek itiyorum. Beni facebook'dan bulabilirsin.
Çok güzel bi şiir.Yüreğinize sağlık.başarılar