Görmeniz lazım miracınızı...
Ömrün gecesinde, siz hangi aşktan bahsediyorsunuz, dem bu demdir şems vakti anlamın sesi. Heyecanla beklendi her nefes, zafer sanılan yenilgilerde. Kıymet kazanır insan edebın peşinde, yahut vakit varken Hz. Nuh'un gemisine binin gönül dergahında. Aramakla bulunmaz şahımın rüyasındaki, yenisiyle değiştirelim güzel mi güzel kendini bulmak. Gözlüyorum hep onu tefsir etmek huzura ermek için. Nefesten ibarettir nefs, aynana yansıyanların arkasını gördükçe. Dilhanenin iklimine bakıyorum, su misali akıp gıderken hayat. Koca bir hiç aradıkların, boşuna değil yüreğinde taşınan zikirler. Dağ başında akan pınar gibi ömürlüğünse seni tamamlayacak olanı buldunsa sevgi bu. Ve gün gelir seher vaktindeysen maşukun seni okusun. Allahtan başkasına kulluk edenlerin her hali perdelenmiş. Bizi seçen dediğini demiş, ve bütün iliklerim senin ilmeğin. Beni dillendiren, ilk dokunduğum sensin, dediği dedim. Şems vaktinden Kuşluk vaktine kalan kapanık sesimle yol alıyorum. Sonra da aşk gücü de katıyor, gecenin çobanlarıyla yürüdükçe. Sesleri geliyor yön arıyan ruhların. Kokusu bize ne getirdi ki, şimdi neyse o. Kuşandığınla ter kokusu geliyor teheccüd vakti, rüyaları duayla değilde ölmeliyim dıyerek kabusta olanların. Buna dayanmalıyım bir harf gibi olsada şehrin imanın çarpıntısı uykudaki cesetler. Genzimi yakarak dualar serptiğim, bir solukta okunan destan tadında. Koynunda uyku, ruhunda ab-ı hayatı beklıyorum
Ve şefkatli ol! ...
Çekil yolumdan ey ben, o geldi engin gönüle bir güzel karşılaşma tadı damağımızda yıllarca duracak. Gönüllerimizle elele tutuşup, öncelerin ikliminden sonralara çoktan demir aldı dünyamızdan. Sesimiz titreyerek, gönlümüzde sevgi pırpırları uçuşarak. Hüda bilir, bendeniz hep yenide teslim oldukça, mana yüklü gönül toprağında çalı-çırpı yerine metin olan hamle eder. Halkalanan duygular kutupun gibi sabitlenince huzurunda halkalanır s/özlerinde çarpışarak. Gizlice senine hizmet etki, derecelerine bir bahçeden kırları seyrettirir. Metanetin her tarafta duyulduğunda, bir kişi sıkıca tutarak hadi diyerek hücum eder. Utanç kapılarından geçtikçe ganimet bilen gönül hoşnut oldukça mazeret aramaz. İşte cömertlik, kalbine rahatlık ve huzur tohumlarını ektikçe, bundan da sevgi ve kaynaşma filizleri yeşerdikçe, aşk bir temeldir. İnsanın cömertliği duygularının düşmanlarını bile kendine dost ettirir. Kendine cimri olanın tenine bile teri düşmandır. Çok övülmüş bir duadır cömertlik. İnsanın huzursuzluklar, israf ettikleri arasından bile doğmasına sebep olur. İstenmeden verilenler ne çok işgal yanından kurtarır. Hak eden ve etmeyen, güzel ve çırkin hallerinin hacetini anlatırken sevgın. Tereddüt sınırında beklememiş olur ve tevazu içinde bir işaretiyle aynandan tadarsın. Bir gül tazeliğinde ihtiyaçtı,ne az ne de çok vermezlerdı gecenin çobanları. Gönlünü kazanan sevgilidir seni tefsir eden
Kelebek kanatlılar...
Nereye gitti Rabbinin borç verdikleri, büyüleyicidir bir efendi. Şırıltılı dökülmekte hacı bayram camii musluğundan gelen sesi. Yer verir gönlü kaldırım olanların sokağından deli deli akmaktı huyu, yüreği geniş bir hayırsever gibi yaşar duası. İlk aşkıdır yakan, piri vardır ömür boyu, soyu haktan rağzı olanlar boylu. İçenler bilir teheccüd vakti gönüllere rahatlık gelir. Varlığını bulursun, neler getirmez göç edenler. Herkese gezerek gitmek gibi sana bağlı, yüzbin kere git desem dağ dağ gezerek, sanırsın yoksun. Ağlatır bile bile zaman insanı göz görmez ise. Her duygu bağlı hayata duayla. Bilerek varım yine, hem dilim, hem gözüm var içyürekte. Suyun dereye sen beni bağlama demesi gibi sarar beni sevgi. Hüznün kırlangıçları şems vakti duaya kanat açmadan, gönülden geçmiyor şiir yazmak, için kelimeler serüveniyse. Kendine katlanamayanlara rağmen yerini sevmiş çiçekler gibi gecenin çobanları. Gözlerim görüp yaşadı, sevgi her şeye gerek. İnancıma bağlı gözyaşları kartaneleri olan göğün, el sallamaları sevmeyi öğreten toprak olan duygular yener acıyı. Yenıden yaşamaya başlamak, öbür göçlere benzemez. Özlem örülü özle, göçmek mi? Yusufi öyle bir göç ki, savrulsa yüzyıllarca. Özveri denizi dalgaları kabardığında gönlümüz filizlenir sevgiye. Ancak pek doğal ki bu yolda harcanan çabalar her zaman herkesi memnun etmeye, sevindirmeye yetmemiş. Görüştük uzun uzun konuştuk, ne dersiniz?
Gözlerimin rengi...
Çok tanıdıklarım var, ne düşünüyorsunuz? Sizin dostlarınız var mı? Buyurdu Şahım. Onların kaçı ve ne kadar dostumdur bunu bilmek zor. Belki çoğu, çok dostumdur, belki de çok azı, çok az dostumdur. Ben hepsine inanıyorum önemli olan bu dedi Pirim. Beni düşünmeye vaktim kalmıyor şimdilik, kış güneş ve aşka ulaşma isteği bir de? dedi Mirim. Ve güneşin rengi bir ah çekti, güneş umutsuz nisan gelmeden, bacası tütmeyen evlerin ısınmayacağına dedi Meczup. Bütün gökler senin, bu soğukluk nereden kaybolmuş bir düş gibi parmaklar arasındaki kartanesindeki çiçeksin dedi Zahid. Ve seyret güneşin rengini, kendinde görmedin mi? dedi Miskin. Kavuşabilirsen ıssız gecelere, yaramda sen varsın tan sökerken, içindeyim korkmadan hep tırmandığım gönlünde dedi Hırkasız Derviş. O eşsiz kokuları yayan hüznü çekedururum kabristanlardaki yankısız fısıltılardan dedi Fakir. Hiç aldırmadım sevdalı sözlere ıssız gecelerde, baktığında göremiyorsan, aradığın yerde bulamazsın beni dedi Garip Çoban. Yakınım yok hiçbir yerde, eşsiz gönül yapayım karanlıkta, bütün dertlerim bir yana dedi Aklı Kıt Adam. C/an kurban olmaya hazır! Neye hızlı esiyor, avare sayıklayan rüzgar ey gölge sen bana akıl ver dedi Deliler Şeyhi. Bilinen neden görmezlikten geliniyor. Hadi yüzüme bak artık kaldır o eğik gönlünü, fısılda gizliden sevgiye sağnak sağnak dedi İhtiyar Bilge. Uyanık, uyanık hoş gecede her şey bir yana
Kalb-i mühürdür sevgi...
Emin olmak lazım, rabbe güvende sadakatle. Sen nasıl davranırsan davran, benim esas ölçümün sınırları, güzel ahlaklı sevgidir, kim bilir. Beni rahatlatan insanın insana, insanlığı öğretmesidir. O, bir ucu, sen bir ucu ideal iletişim için, onunla yaşanır, onunla öğrenilir sırrın sırı, kim bilir. Her harfi ödüllerden, belki gerçek olmayan kavgalarında biraz üzüldüklerinle, sevmen mümkün hale gelecek, kim bilir. Belirsiz tesellisi de gizli kavuşma arzularının, rengini bağışlayan akşam güneşi gibi aklımıza dağıtılan sevgiliydi, kim bilir. Yalnız adam işidir sevmek demek, kalabalıklar içinde yalnızlıkları çok hoş bulmasam, bunca yıldır el değmeden gönülce aradığım sen olabilirmiydin, kim bilir. Bütün hakikatin güzel sanatları gibi sevmekteyim, bireysel engüzel sanattır, tek kişiliktir sevgiye misafirliğim. Platonik aşklar gibi, kim bilir. Sözcükler bana, ben sözcüklere şems gibi hiç ihanet etmedim. Sevmekten b/aşka sözcüklerimi hiç kötüye kullanmadım, kim bilir. Sevgi değirmen misali dönen b/aşlarım. Sevda değil, bir hışım diyen gönüllerin işimidir, kim bilir. Sevgi(li) keyif demektir, haz demektir, bir tanımlanamaz şehvet demektir, pranga gibi sürüklenen çile demektir, kim bilir. Sevgi(li) demek, çıldırasıya sevmek demektir, akarsuda bir damla, bir başakta tohum, aklımdan, gönlümden, ruhumdan, tenimden, terinden, parmaklarıma geçen, parmaklarımdan milyonlarca, milyarlarca harf olan yağmur tanelerine avuç açıp dua dua dilenmektir, kim bilir?
Geç kalıyoruz...
Sevgili besmeleyle çağırdığında ikimizde aynı yaştaydık, ben canın, sen cananımdın, halimiz mevlemi makamıydı. Yüzüne tevekkülün ince basamaklarıyla dua iklimi yansıyanlar özetliyor aşkın halini. İnsanı yeniden inşaa etmek gerekır sevgiyle. Oldukça hevesli gece meydanı şevki artırmak için, birde bunun yarını var. Farklı düşünenler farkediyor, birbirinin koluna girenleri. İnsanın yüreği hiç hafife alınamaz bir nitelikte. Sevgiyle özdeşleşenleri şanla taşır engin gönüllüler. Onlar şükür ki, soylu, duygulu, engin, anlam yüklü içinde bulunduğu mekanı kendisine göre biçimlendiren gecenin çobanları, alıp beni götürsün tebessümün sadakasıyla. Kaçacak yer arayan yanlarına hesap verir masumiyetin. Ne gariptir gönüllü olanlar hep zengindir. Sizi hep yeniden çıkarır kuyularınızdan. Bir ev bina eder, her şeyi kuru ekmek tadında kalpleri kalbinize değince, sadakati ile rüku eder övgüyle onundur. Ziyadeleşir seni seven yanın, yurt edinir çağırmalarının himayesinde. Huzurun başlangıcı kuvvetinı artırır dualarda, muhafaza eder ne söylediğini. Suskunluğu ördüğünüz duvarlarh aşarak köprüler kurar. Yokmuş gibi davrandığınız her duygunuzda başaklanır. Size galip gelenlerden sıyrıldıkça, şems vakti şükrünü eda etmek için üryandır her halin. Kölesi olduklarından kemale ermiş olanların hali vacip oldukça. Kendine has sizden o kimseyle meyvesini verir dokunuşların, olgunlaştıkça senindir.
Hakikat ve yüzleşme...
Sevgiliye itimat tam olmayınca, sevginin vefayı tasdikide tam olmaz. Ve gönül kitabı sevdiği için birbirinden güzel anlamlı kalıcı dualarla eserler vererek, bize yeniden kazandırır bizi. Bunca dünyaperest içinde bır son verebilmeli, nokta koyup yalnızlığa yeter gari deyip, seni seviyorum demeyi öğrenmeli hoyratça yaşanan zamana inat. Hakkaniyetine inandığın duyguların takdim ettiği değer ölçülerin sevgi sevdalısı olsun. Onur ve gururla çelenkleşen yanına hakkını teslime vesile olsun, armağan edip kazandıkların. Duyguların uygun bir gelişim içinde olması birbirleriyle tatlı bir rekabet, yarış ve öncelik maratonundalar. Sadakate gönül vermiş pırıl pırıl, cıvıl cıvıl hislerin, hepsi de hakkını en iyi şekilde vermenin azmi ve heyecani içerisinde şems vakti. Bin bir çiçekten aldıklarıyla kovanları bal özümlüyor düşünceler, nev'i şahsına münhasır. Yavaş yavaş tırmanmış, bıkıp usanmadan sevgiye. Geceyi su, duayı ekmek edinenler, sevgiyide yatak yapmış kendine çoğu zaman gecenin çobanları. Gönül tekkesine intisap merhalelerini hatırlatanlar, çile ve liyakat basamaklarını, büyük bir sabır, sebat ve metanetle aşmış bir bir. Sevgiyi okuyunca göreceksiniz, sevgi(li) yi. Ama, gerçek yükselmenin olanca zahmet ve yorgunluklarını cesaretle göğüsleyerek, kendisine emanet edilen gönül gemisini, yalnızlığa oturtmadan, emaneti sahibine teslim edenlerde aşk. Kim mi? O hiç kirlenmemiş sevgi.
O gün...
Birdenbire gelir sonbaharda savrulan yapraklar arasında yaşamının anlamı, işte gelebilir geçip gidenler bakarak. Adı olmayan yerlere götürür yağmur damlaları. Ya senin için de ne var? Sevgilide kalmayı hak eden şeyler, aşkın bır yüzü sonbaharda. Yok olmak denilen hal budur besmeleyle bir yoldur, içindeki fırtına ve yağmur. Bendim işte o bir kaç renk içinde sapsarı birşey. Ama bir o kadarda çiçeklenmesi, serpilmesi, tekrar tekrar tomurcuk olmak için birdenbire seni beklemeden karış engin rüzgara. Beklediğindir kalp çarpıntısının daveti. Hiç uğur getirmese de dediğim mevsimde geldin ç/ay vakti. Demlenen yanına sor ç/ayda neler gizlenir. Anlatsam sığmayacak bir damlasına, saadet gibi vuruyor yüreğinden yüreğime taşıdığım yaralar. Aşkın hatırı var uykuya dalmadan dualar aramızda yeşerdikçe bize bırakmış sevmeyi. Uyandık senin hayalinle merhem bulmak için gecede sen yoksun. Haberim bile olmadı, bu bedenin içine şarap gıbi döküldüğünü. Biraz önce düşünüp sen çıktın her yudumunda demlerin. Gönül kapımı yakan yandıran son susanda sendin. Orada olduğumu nereden bildi kalbin. Ama gördüğün yerin dünyanın en gerçek yeri olduğunu seslenince bildim. Ne çok adın var ey aşk. Sevmek gibi seviyorsun köşe bucak gözlerini arıyorum. Seni özlüyorum derken nasıl üşünür bilmiyorum. Ben, bir sensizliğım sevgili. Bir yanım ateş, kıvılcımların birbirlerini çağıracakları zaman yakınmıdır. Sızlandıkça biriken tarif te sonbaharın.
Hayra ulaşmanın yolu...
Dört kitabın manası eski zaman dervişlerinin gönül heybesinde, bize de nice nefis murakabeleri kalmış tekin olmayan bir zamanda buyurdu Şahım. Söylemek istiyorum size şems vakti, oniki imamın yazdıkları gönül mektuplarını dedi Pirim. Unutmamam gerek duygulandığım duygularını senin için, kar tutmuş dağların sonsuz beyazlığını çağrıştırıyor dedi Mirim. Ayrı ayrı adları yok duygularımın, başka başka dört mısranın nehırine sıkışmış, gönlünden akan damlalar dedi Meczup. Isıtır iklimlerin satırlarımı, fazla söze ne hacet, o halde derinleri sevenler buyursun diyor gönül gözün dedi Zahit. Kanat çırpacaklara özetidir, gecelerin içinde başak başak öyle mısralar şiir diye okunabilir dedi İhtiyar Bilge. Aşkın tarifi öznel öznel kendisidir, benı kendimden kendime çarpan yanımdaki gönlümü kırmadan, kimsesiz tabutumun zalim soruları sevincim b/aşka dedi Garip Çoban. Kişilik sınırlarını aşanlar komşu yanlarının külüne bile muhtaçlar dedı Fakir. Kendine karşı saygılı olmakla başlar sevgiye başlangıç, iyi niyetli düşüncelerin samimiyetidir dostluğunu uyandırmak dedi Miskin. Tutarlı, kararlı ve devamlı olan iyi insanı ara dedi Seyyah. Sen senden zarar görürsen, sevgili yerine aleyhinde olanlarla karşılaşır s/özlerin dedi Hırkasız Derviş. İçi boşaltılmış saygısı olmayan ne çok zamanlarda yaşıyorsun dedi Aklı Kıt Adam. Özel ve önemli olan paylaşmandır dedi Deliler Şeyhi
Kendimize yabancı...
Karanlık yükselirken boşuna adımı aramayın çoban yıldızının peşindeki yıldızlarda. Bu gecelerde yokum, çünkü ben daha derin ve daha karanlıkların sesine talibim. Gerçeğin mayasıdır kimselerin kullanmadığı önerilen bir dille. Ömrüm müş, insanı anlatmak isteyen şiire verilen isimlerde en çok sevgiye ihtiyaç duydum. Umut var oldukça gecenin yazgısına fısıldayacak gönül miracım bir gece. İyiye ya da kötüye kullanılmış o kadar çok duygunuz var ki, dualarda saygıyla anıyoruz sizi. Her şeyin adı ve anlamı olan şems vakti, beni anlamadın demeyeceğin. Ve beni öyle anladın ki, biraz daha yalnızlaştığımı göreceksin. Sevginin dünyasında kimse bir diğerine üstten bakamıyor ve kimse başkalarına karşı üstünlüğünü kullanamıyor. Emri hak ile ilişkiler kuruyor gönüller. Zorunlu yalnızlıklar özlerken fark ediyoruz ki bir yandan da en önemlisi, kendisini özlüyor insan. Çünkü, herkes kimliğine yabancılaştıkça oluşan kişilikte bilmiyor, her şeyden vazgeçmesi gerektiğini. Geçmişinden kopan insanların ilgi alanları da geçmişiyle silindikçe, kendileri olarak var olanlar yer alıyor seyran ettikleri. Kimse geçmişini kullanarak bambaşka gerçeklerle karşılaşmıyor. İnsan sevgiye uzak kaldığı için acı çekiyor. Ve kusursuz olan hayatı altüst oluyor. Bahar geldi şenlendi aşkın dili, gecenin derslerine gül mevsimi ses veriyor. İnsanı sarhoş eden aynı rengi görüyoruz, büyüleyen gizemli denizde
Merhaba. Bu nasıl bir t/aşkınlık, bunca güzel şiiri nasıl yazmayı başardınız ve halen devam etmektesiniz? Şiirlerinizi lütfen kitaplaştırın. Biz de kütüphanemize koyalım. Selamlar...
'Sevilen bir kadın can demekti.
Bu yüzden en çok canım denirdi ona
ortasında bir eliflik nefes hacmiyle...'
(Nazan Bekiroğlu - İsimle Ateş Arasında)