Şu gencecik yaşımda yandırdın beni,
Ah... kanamadan suya; kandırdın beni,
Düşürdün pusuya, inandırdın beni,
Ah ulan yalancısın; ölümlü dünyâ...
Serâbın yeryüzünü hep esir almış,
Âcizsin âdemoğlu, ecel her an ensende;
Ölüm var ! sen kabul etsende, etmesende.
Bir rüyaydı aşkımız, sen çobandın ben koyun;
Yoldukça yordun beni, çok şükür bitti oyun...
Çık önümden, ruhuma perde olan ey nefis;
Arzu ve hevâları kalbe dolan ey nefis...
Kalbimizi nurlandır;
onurlandır Allâh'ım.
Rahmetini taçlandır;
mirâçlandır Allâh'ım.
Sen ğafursun, affeyle;
Senin nûrun aydınlatır islâmı,
Yerden göğe âlemlere, her yanı...
Rabbim izin verdi sana;
Senin nûrunla aydınlattı kâinatı...
Sabır; başı dert, sonu merhamet...
Sabır... yaşarken; zahmet, aşarken; rahmet.
Sabır; hayatın çilesi, cennetin bahçesi...
Ebedî mi sandın ki, yaşadığın saltanat?
Kibrini, nefsine, nasıl da inandırmışsın...
Söyle; Rahmân'dan izinsiz, kim olur, kol kanat?
Ne yazık ki, kendini, makamla kandırmışsın...
Sîman, oldukça sinsi; emellerin çok çirkin;
Yok ise, yaptığında, samimice bir niyet,
Havada kalır inan, eksikse; samimiyet...
Bir bulutun gözünden akan yağmur gibi;
Yerden tâ göğe kadar koskoca bir seldim.
Ölümün önünden geçen ömürler gibi;
Mâsivâyı unuttum da ben sana geldim...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!