Eylül...!
Sessiz, habersiz gelir her sene Eylül
Yaprak döker solar bahçelerde gül
Eylül’de durgunluk dinginlik başlar
Yolculuk...!
Bazen bir dağın yamacına
Bazen bir tepenin eteğine
Bazen de bir ırmağın kenarına
Gitmek istiyorum
Yol ve yemin...!
İçtim suyundan dokuz oluklu pınarın
Yattım gölgesinde ÜLKÜ Adlı çınarın
Yürüyüşüm TURAN'a bugün ve yarın
Beş bin yıldır Türk boyuyla boylandım
Yol ve yolcu...!
Yürüdüğün her yoldan ayağında iz kalır
Yollar; Yalnız olana dikenlidir, taşlıdır
Yolda düşüp kalanda bir soluk beniz kalır
Çatallaşan yolların hepsi çatık kaşlıdır
Yurdum...!
Sordum; memleketin neresi oğul
Pınarbaşı’nda doğdum, Oğuz nesliyim
Babam dedi ki; sadece secdede eğil
Bağımsız karakterime çok hevesliyim
Zamantı...!
Aynı suda iki kere yıkanılmazmış!
Ben yıkandım zamantıda bedenden candan
Her ırmağa tıkaç tıkanılmazmış
Bu ırmak Türk, Türkün huyundan
Zaman ve Hayat!
Toprak günden güne elmas yapar kömürü
Dönüşür başkalaşır fıtrat tabiat
Kül eder yakar ateş en sert demiri
Üstad şaşırttın beni. Tebrik ederim gönlüne sağlık