Onun göklerinde kızıllık arama.
Hep gri ve şatafatlıdır gökleri.
Aşka aç ruhu gibi dalgalı.
Kıvrak vücudu gibi yaralı.
Onun saçlarında da bir isyan,
Gözlerindeki gibi.
Heykellere put diyenler;
Makas-ı Şerif dediler bizim kırk yıllık terzi yamağına,
Kurdele taktılar yakasına
Oturtmadan saten yastıktan tahtına...
Padişahlara uygun bir sunumla gösteriş yapmak caizdi besbelli.
Tanrısını bulduğu için mısralarına yasak konan biçare Yunus bile,
Hiç bir söz dizini anlatamazdı ellerini,
Hele gözlerini aslaaa!
Irmakların hareketli buğusu saklıydı içlerinde,
Yapışıp kalırlardı değdikleri yere.
En çok da kaşlarını severdim,
Gölgeledikleri için bıkıp usanmadan.
Sonra hançerledin adınla rakseden dilimi bir hain gibi.
Aşkın savaşlarının mübah olduğunu bile bile.
O da biliyor.
Kaldırımlar hiç bu kadar ıssız olmamıştı.
Öylesine,aniden yok oluvermişti körebe oynayan çocuklar.
Kor ateşte kestane pişiren yün şapkalı amcaların,
Bir de alıç satıcılarının sessizliği hakimdi
Söz derdik biz alıca...
Sanki sen çok mu seviyorsun kağıt fenerleri,
Görmediğin akşam parklarının telaşlı hatıralarını...
Küçük bir kız çocuğunun ayaklarının altında ezilen
Eski zaman parklarını sanki
Çok mu seviyorsun
Bir top az yediği dondurmayı anlatıp
Şarkıya girmek için beklerken;
’Benim için’ çalıyorlar derdim içimden
Sazlara bakıp.
Bilirsin belki;
Muhteşem bir duygu...
Çık git,dedim.
Çık git içinden.
Neden bekliyorsun prangalı bir kürek mahkumu gibi?
Senin doğan özgür,
Sen çılgınsın.
Çapkınsın da hayli.
Gün büyülü bir sis gibi gelirken
Eşlik edersin ona.
Bilmeden bu hem de
Her gün
Ufuktan selam verirken evrene,
Tebessüm eden bir hakim gibi tatlı-sert
Al yanaktan bir fiske bal,
İncir dudaktan büyük bir pay.
Özlemiştir şimdi zeytin gözleri yaralı ceylan.
Uyu,çabuk uyu da,
Alsın kollarına düşte bir an.
Uyu,uyu çabuk tatlı adam!




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!