Bana kendini anlat...
Anlat artık lütfen...
Bunu çok istiyorum...
Adana sokaklarında koşan o yaramaz çocuğu
Ve türlü haşarılıklarını öğrenmek istiyorum
Bazen kirli suratıyla dondurma yalarken düşlüyorum
Ümitsiz köşe başlarında beklediğim sendin.
Buradan hiç geçmez demişlerdi
Yine de beklerdim seni
Çırpınırdı yüreğim bedenimde
Beklerken bile mutlu olurdum
Kader her arkamı döndüğümde bana getirdi seni
Hey gidi hayat...
Beni kör karanlıklara esir etmiş bir gardiyan sanırdım seni.
Oysa lap lapa yağan kar gibi aydınlık ve güzelmiş
Nasıl yürüyeceğini bildiğin zaman yılankavi yolların...
Güneşli ama hafif meltemli bir günde top oynamak gibi
Ve nefes nefese kalmak gibiymiş
Bazen düşlerime gelirsin
Öyle canlıdır ki suretin
Bu bir düş olmamalı derim
Bilirsin çözülmemiştir sırrı
Hala bir bilmecedir
Uyku bir muamma
Benim küçük meleğim
Ne çabuk olgunlaşmışsın meğer...
Tatlı sesin kadar huzur verir
Güzel gözlerin...
Pembe bir müjde gibi
O küçük yüreğin...
Öylesine duruyordu acılardan süzülüp gelen unutulmuşluğun.
Öylesine büyüyordu ki bilmediğim özlemin,
Çıngıraklı kahkahalarla gülüyordum.
Herkese bir parça bölüştürmüştüm seni.
Ne çok talibin varmış meğer.
Hepsine küçücük bir parçan kalmıştı.
Benim gökyüzümde senin yağmurların yağıyor.
Ay perde perde saltanatıyla iniyor gecelerime.
Küçük bir kız çocuğu gibi ürkek bakışlarıyla anlatıyor derdini rüzgar.
Belki de hiç değmeyecek bir daha dudaklarımız birbirine.
O yüzden iyi dinle ağrılarını.
Haklıydım.
Asırlarca haklıydım hem de.
Kör bıçakların ıslığıyla kovalanmıştım.
Küçük bir tilki gibi saldırırken dört bir yanıma,
Ben her daim haklıydım.
Meyhaneden kovdular beni bir akşamüstü.
Kepenkler inmeden,
Masalar boşalmadan,
Tezgahlar silinip,
Yerler paspaslanmadan...
Kadehler dolup,
Önce gülüşlerimi kılıçtan geçirdi.
Sonra umutlarımı ve şansımı.
Son darbeyi aşkıma indirdi acımadan.
Kırpmadan diktim kararan gözlerimi celladıma.
Naralar atarak saldırdım.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!