Meyhaneden kovdular beni bir akşamüstü.
Kepenkler inmeden,
Masalar boşalmadan,
Tezgahlar silinip,
Yerler paspaslanmadan...
Kadehler dolup,
Önce gülüşlerimi kılıçtan geçirdi.
Sonra umutlarımı ve şansımı.
Son darbeyi aşkıma indirdi acımadan.
Kırpmadan diktim kararan gözlerimi celladıma.
Naralar atarak saldırdım.
İçinde satırlar vardı.
Küflü kağıtların arasında sadece onlar görünüyordu.
Dağınık bir hayatın imzası gibiydi oda.
Hiç bir yasak işlememişti Ona belli.
Tanıdık gelen;
Karmakarışık baygınlıktan çoğuydu.
Sen uyurken,
Büyük büyük masalların kahramanı olurdun.
Sonsuz aşkın en zengin renkleriyle boyanırdın.
Rüyalarında yaramaz çocuklar gibi koştururken,
Dağılan saçlarını toplamak da hep bana düşerdi.
Küçük küçük buseler kondururdum yanaklarına.
Bütün sayfaları kapattım birer birer
Ve içlerine birer tane yasemin bıraktım
Hatırlamak için.
Olur ya belki unuturum diye.
Ne yaşanmışlıklar unutulmadı mı teker teker,
Üzerlerine ince bir örtü örtülüp
Beni tanıyormuş.
Güldüm akşam akşam duyunca bilmiş sözlerini.
Biliyor mu dondurmayı sade,pastayı muzlu sevdiğimi?
Hamburgerde mayonez varsa ağzıma sürmediğimi?
Kuru fasulye yapıldığında aç kaldığımı?
Kürdan kullananları boğmak istediğimi,
Gecenin laciverti süzülürken bu ne gam
Ah bu ne sızıdır yüreklerde ağıt yakan
Bir çift sevgilinin ayak izleriyle ağlar yüreğim.
Tepelerden aşağıya akar gün buruk bir şarap gibi
Sen sevgili gelirsin bir çığlık gibi
Bir ağlarsam,
Korkuyorum bir daha susamayacağım diye.
Göğsümde çağlıyor hep acı.
Hep göğsümü sıkıştırıyor isyan.
Ve ardında koskocaman yanıklar...
Anne olmadan anneyim.
Canım sevgilim,
Canımın can bulduğu kaderim
Gönlümün kuytu evi
Bal dudaklı erkeğim
Düşlerimin kibar efendisi
Sensiz cennet bahçeleri
Yaklaş bana...
Sana bir şey söyleyeceğim gece gözlü adam.
Sonra sen değişeceksin.
Ne bir daha eskiden olduğun insana dönüşeceksin
Ne de benim olmadığın bir Sen’e...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!