Sen uyurken,
Büyük büyük masalların kahramanı olurdun.
Sonsuz aşkın en zengin renkleriyle boyanırdın.
Rüyalarında yaramaz çocuklar gibi koştururken,
Dağılan saçlarını toplamak da hep bana düşerdi.
Küçük küçük buseler kondururdum yanaklarına.
Benim de feryadım kelimeler olmuştur her zaman.
Elbette onları ezip bükmeden,hırpalamadan kullanmayı tercih ettim.
Ruhumun miskin enstrümanıydılar.
Üzülsünler istemedim.
Parlatıp parlatıp kullandım.
Öfkenin davuluyla horlansınlar istemedim.
Uçsuz bucaksız çöller gibidir izinlerim
Sınırlarım görünmez ötesidir
Bir çığlık gibi saldırırım engellere
Bir panter gibi aşarım acımasız...
Benim yolumu kimse çizemez
Bütün sayfaları kapattım birer birer
Ve içlerine birer tane yasemin bıraktım
Hatırlamak için.
Olur ya belki unuturum diye.
Ne yaşanmışlıklar unutulmadı mı teker teker,
Üzerlerine ince bir örtü örtülüp
Beni tanıyormuş.
Güldüm akşam akşam duyunca bilmiş sözlerini.
Biliyor mu dondurmayı sade,pastayı muzlu sevdiğimi?
Hamburgerde mayonez varsa ağzıma sürmediğimi?
Kuru fasulye yapıldığında aç kaldığımı?
Kürdan kullananları boğmak istediğimi,
Canım sevgilim,
Canımın can bulduğu kaderim
Gönlümün kuytu evi
Bal dudaklı erkeğim
Düşlerimin kibar efendisi
Sensiz cennet bahçeleri
Gecenin laciverti süzülürken bu ne gam
Ah bu ne sızıdır yüreklerde ağıt yakan
Bir çift sevgilinin ayak izleriyle ağlar yüreğim.
Tepelerden aşağıya akar gün buruk bir şarap gibi
Sen sevgili gelirsin bir çığlık gibi
Bir ağlarsam,
Korkuyorum bir daha susamayacağım diye.
Göğsümde çağlıyor hep acı.
Hep göğsümü sıkıştırıyor isyan.
Ve ardında koskocaman yanıklar...
Anne olmadan anneyim.
Yaklaş bana...
Sana bir şey söyleyeceğim gece gözlü adam.
Sonra sen değişeceksin.
Ne bir daha eskiden olduğun insana dönüşeceksin
Ne de benim olmadığın bir Sen’e...
Sonra turuncu hikayeler anlatmalısın bana.
Gölgesinde portakal ağaçlarının.
Ve dökülmeli üzerimize
Portakal çiçekleri.
Turuncu minderler üzerinde uzanıp seyretmeliyiz
Turuncu gökyüzünü.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!