Aşırı dozda harf çekmiştim içime..
Bu şiir yazılmalıydı o kadar!
Emniyet kemerlerinizi takın..
Birazdan geçmişinizle çarpışacağız beyler bayanlar!
Mutluydular..
Acıyla yıkadım elimi yüzümü bugün..
Tek gecelik aşk pazarlanıyordu sanki gözlerimde..
Anlaşılan dün gece yalnızlığımı kundaklamışım;
Başka bir adamın teninde!
Bilirim!
Bu acıyı kaldıramaz hiçbir il,
Artık senden şehirlerce, o şehirler de yaşayan insanlar gibi milyarlarca, aramızdaki kilometrelerce nefret edebilirim. Nefret özgürdür. Kendini zorlayamazsın. Nefret edebilmek için kendine emir veremezsin. Zaten tüm isteğin, tüm çaban bunun içindi. Şimdi seni bambaşka bir hayat bekliyor. Ama en azından bir kaç saniye daha bana olan nefretini bir kenara bırakıp beni dinleyebilirdin. Biz bugün ayrılıyoruz. Nefret ederek, her şeyi içimde yarım bırakarak. Yolun açık olacak biliyorum, bahtında. Ve biliyorum ki ben yarım bırakılan ama yıllar sonra karşına çıkan ne bir mektup olacağım senin hayatında, ne de telefonunun bir köşesinde saklı kalmış bir mesaj. Ne yeni demlenen bir çayı yudumlayabileceğiz birlikte, ne de birlikte kurulan bir sofra. Sen bugün nerede nefes alacağını bilmediğim şehre gidiyorsun. Bavulunun hangi garaja ineceğini bilmediğim şehirde yaşamaya gidiyorsun. Başını yastığa hangi şehrin hangi binasında koyduğunu asla bilemeyeceğim o şehirde gecelerce uyumaya, günlerce uyanmaya gidiyorsun. Midene dikkat et, üzerini kalın giyin, daha az sinirlenmeye çalış, hayatta hep başarılı ol.
Senden nefret ediyorum.
İşte şimdi git bunun üzerine bir de bir başkasını sev, aşık ol.
Sen, ben ve o…
Hiçbir okulda bu kadar acımasız değildi bu üç şahıs..
Hiçbir kitapta günahkar oldukları yazmıyordu..
Gökten üç elma değil sadece bir aşk düşüyordu..
Ve birileri tek bir cümle de fena halde sırtından vuruluyordu..
Sen, ben ve o…
Bir dost'a;
'Gittiğimden beri yokluğumu hissetti mi hiç'?
diye sormuşsun.
Hayır, hiç hissetmiyorum.
Hala benimlesin sanki.
Gittiğinden beri hayvan besliyorum.
Önceden sevdin mi birisini,
Ne başka göze gözün değermiş,
Ne o aşka başkası el sürermiş.
Ne terk edermiş kadını adam,
Ne kadın adama ihanet edermiş.
Acılarıma açık kalp ameliyatı yaptığım bir gündü..
Gülüşlerimin boynuna ipi geçirip idama hazırlamıştım!
Bileklerimi neşter üzerinde gezdirirken,
Fazla hıza basıp, yalnızlığıma yakalanmıştım!
Cezalıydım!
Güne seninle uyanırken
Umrumda değil ömrümden eksilen yıllar....
Umrumda değil zamanı küçülttükçe bizi birbirimizde büyüten aylar...
Gülmeyi seviyorum seninle...
Gülüşün olmayı...
Gülüşüm olmanı...
Sence de bu acı bize fazla değil mi? Birlikte uyumayı özlemedin mi sende? Birlikte uyanamamanın acısı kemirmiyor mu içini? Senin yanındayken tüm dertlerimi unutuyorum dediğin günler gelmiyor mu aklına? Aklına geldiğinde hala nasıl gelemiyorsun? Oysa gelsen yine bulacaksın o huzuru. Yanındayken zaman nasıl geçiyor anlamıyorum diyen sen, gör işte zaman nasıl geçmiyor. Gün oluyor saatler. Günler asır oluyor. Bitmek bilmiyor bu ayrılık. Sence de bu acı bize fazla değil mi? Zor mu kavuşmak? Benim elleri küçük, gözbebekleri büyük sevgilim. Kokusu eşsiz sevdiğim. Özledim. En güzel sen yapıyorsun dediğin çayı kimlerin elinden içiyorsun? Isıtabiliyor musun içini? Ah bizi bitiren şüphe. Ah o giderken sorulan son sorular. Bir daha bakmaya utanılacak yüzlere tokat gibi vurulan sözler. Neden canı yandıkça daha arsızlaşıyor cümleler? ‘ onun için mi terk ediyorsun beni? Bir başkası için mi? Mutlu mu değilsin artık? Ya da o daha mı çok mutlu ediyor seni’? Bak yapma dedikçe, sus dedikçe, pişman olacağın şeyleri söyleme dedikçe, susmak, bitmek bilmeyen o cümleler. Yıkılacağını bile bile kurulan yuva gibi kurulan cümleler. İşte bu yüzden gidiyorum’ların, bana güvenmiyorsun’ların havada uçuştuğu o veda anı. Her şeyi bitiren o kahrolası şüphe.
Keşke bir yolunu bulsan beni affetmenin.
İnan bana sağır olmayı bile isterdim o şüpheyi duymamak için.
Şehrin en işlek caddesinde keman çalıyordum.
Tam önümden geçerken,
Ne güzel çalıyorsunuz,
Peki, bir insanın hayalini çaldınız mı hiç?
Diye sormuştun.
Tek bir sözüne aşık olmuştum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!