sana mecbur değilim
penceren açıldığında
ne söyledin sen dışarıya sarkıp
kollarından biri bana el sallıyor
diğeri yuvarlanmış
ne zaman öğrendim adını
bulutları yere yaklaştırmıştı
rüzgar, yağmur öncesi kokuyordu
kaldırım kenarları iyice gölgelenmişti
üstündeki gülümseme
karnaval camın içinde kuruldu
yelpaze kuyruklu kuş son kez çırptı kanadını
kalabalık
sen üfledikçe uğultulara büründü..
uyku zamanı
bir peri çocuklarının gözlerine kum serpiyor
kalem çizen elleri aynada parladı
elleri saçlarımdaydı
elleri sandığın kapağını kavradı
sesi 'sevgili pandoram' derken
elleri dudaklarımı sese yasakladı
beni buldu...
asfalt sıcaklığı gibi yükselip alnımdaki teri kışkırtan.. anı olmayan..kafasını alaycı gözlerle eğmiş..o ağaç yok ama o ağacın kenarından...
('o' dedi ki..bu sakin denizde nasıl yüzüyorsun, sana biraz fırtına gerek) ..ve ağacın kenarından..
('o' dedi ki..onların yüksek sesle kitap okuduğunu söyledim, sen ise yazarak izle dedin) ...ve bir ağzın -hangimizin ağzı belli değil- kenarından...
açlıkla danseden etekleri
bir hayal gibi girdiler yaşamına
kutsadın onları,
küçük makina parçacıkları
küçük topun kendi duvarında
aslında kendininkini değil,
benim zamanımı
boynuna astığımı görmedin
ben hep orada
okşuyordum seni,
benim hoşuma giden
ona sessizliği sordum
bir heykelin gölgesindeydik
ve gölge, gölge gibiydi
yine de sıcak yaklaştırmıyordu
birbirimize ikimizi
heykel gülümsüyordu
sevdim
elin dokunuşuna
akıttım vücudumu
nemimi sağlayan yağmurun suyu
sevdim
ayışığı
sokulgan bir kadın,
üzerime titreyerek düşüyor,
düşüyorum, çok fazla aydınlık.
soruyor: “yaşadın mı? ”
“hayır, yaşamadım”
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!