YAŞAMAK İSTİYORUM
Gemi olmak istiyorum,
Okyanuslarda yüzen.
Kartal olmak istiyorum,
Dağlarda uçan.
Gün gelir de açılırsa dilim,
Susmam, o zaman ben.
Korkma anacığım, korkma,
Ben gidersem bu dünyadan,
Başkaları gelir, yerime.
Onlar devam eder,
Tanıştık seninle bir muhabbet arasında,
Sorunlar aynı, dertler aynı, konular aynı.
İstemezdi ikimizin hanımı da içmemizi,
Bizse içmeden duramıyorduk.
Anlattık yalan gerçek hayatımızı,
Bazen saçmaladık, bazen kızdık,
İnsanoğlu üç boyutlu bir bilinmezi oynamayı sever. Erkekler kadınları, kadınlar erkekleri anlamadığını söylemekle kendinden kaçışın kolayını bulmada üstüne yoktur.
Her günümüzün bir bölümünde sıcak ve soğuk dalgalar yüreğimizi yalayıp geçiyor. Denizin kıyıya gelip gitmesi gibi, bir duygudur aslında yaşanan.
Bazen ekonominin verdiği rahatlıkla sıcak dalgalar eser, bazense darlıktan doğan sıkıntıların verdiği soğuklukla kasırgalar eser.
Bazen bir çift gözün sıcak bakışıyla erir, yürekteki soğukluklar, bazense hiddet ve şiddetin verdiği kızgınlıkla yakar geçer çevresini.
Bu hafta başı Finike’ye yıllar sonra kar yağdı. Yüreği sıcak insanların sevinci, karla katlandı. Yıllar sonra ilçe merkezine kar yağmasının bir anısı kaldı. Kaldı da bazı insanların yüreklerine düşen kar erimedi. Düşen ateşler bile buz olup çıkıyor dışarı, içlerindeki karamsarlık ve umutsuzluktan. Gün ve gün eriyip giden maaşlarının, Pazar enflasyonuna bile dayanamaz hale gelmesine. Yıldan yıla ağır ağır ellerindekileri cımbızla çeker gibi alınmasına. Üç kuruşluk emekli maaşının bir kuruşa doğru çekilmesine çaresizce bakan, yüreğine kar düşmüş insanların.
Siz, aldığınız bir maaşın iki günü sonra biten insanların, o yaşlarda yüreklerindeki kırıklığın ağırlığını hissedenlerin, duygularını düşünebiliyor musunuz? Yüreklerine düşen karı eritebilir misiniz? Vereceğiniz kuru öğütlerle kapatabilir misiniz içlerine düşen soğukluğu.
acının yükü vurmuşsa içine
çökmüşse bir dem ağırlığı yüreğine
beyninde şimşekler çakıyorsa hayata
demir al, bir koyun derinliklerine
derdine çare gördüklerin
Başöğretmenim Ata'mın
...........................İzinde yürüyen
Hayatı öğretirken
.....................Öğrenen
Çoook çok eski zamanlarda uzaklarda bir yerde, küçük bir köy varmış. Bu köyde yaşayanlar mutsuz mu mutsuz yaşarlarmış. Mutsuzlukları konuşmalarına bile yansırmış. Peltek peltek konuşurlar, söylediklerinin yarısını anlar, yarısını anlamazlarmış. Yine de her şeye rağmen birbirlerini kırmaya kıyamazlarmış. Yılın birkaç ayında su sıkıntısı çekerlermiş. Ama yine de köylerini asla terk etmeyi, başka bir yerde yaşamayı düşünmemişler.
Günlerden bir gün köyün yamacındaki kayalıklar arasından dikenli bir bitki çıkmış. Bu bitki, diğer bitkilerden çok farklıymış. Gövdesi rengârenk, dikenli bir bitkiymiş. Kimse koparmaya kıyamamış. Gün gün büyümüş ve tomurcuklanarak bir sabah gül açmış. Gül, diğer güllerden çok farklıymış. Gövdesi gibi rengârenk, bir renk cümbüşündeymiş. Seyredenleri adeta büyülüyormuş. Gövdesi gibi göz alıcı bir etkiyle yüreklerinde tatlı bir esinti yaratmış. Gökkuşağı renginde desen değil, suyun üzerindeki ebru çalışması desen değil, öyle bir renk cümbüşü varmış ki seyredenleri büyülüyormuş. İçlerinde öyle duygular uyandırmış ki şiirler sevgiyle ışıldamış, konuşmalarına akıp gitmiş. Şiir gibi konuşur olmuşlar. Her okunan şiir ruhlarını okşuyormuş. Sevgi şiirleri, hergün daha bir güzellikte dillerde dolaşıyormuş. Şiirlerden şarkılar doğmuş. Mutluluk rüzgârları, köyün her yanını kaplamış. Üzüntülerinde bile şiirlerle teselli bulur olmuşlar. Zamanla diğer köyler arasında, bu köyün ünü yayılmış. En güzel şiirleri, şarkıları söyleyen bu köyü merak edenler gelmiş. Geldiklerinde öyle bir gül görmüşler ki güneşin ışığında gözleri kamaşmış. İçlerine bir ferahlık girmiş. Ama bu köylüler gibi şiirler söyleyememişler. Yine de yüreklerinde tatlı ve huzurlu bir esinti hissetmişler. Her gelen kolay kolay köyden gidemiyormuş.
Birgün bu köyün mutluluğunu çekemeyen biri, gece yarısı gelmiş. Gülü kesip, götürmek istemiş. Dolunayın ışığında, kökünden çıkaramayacağını anlayınca, gövdesinden koparıp almış. Gövdesini de kırmış. Düşen gülün gövdesi içinden rengârenk bir sıvı çıkmış. Gülden de damlalar toprağa akıyormuş. Sanki gül ağlıyormuş. Gülün dikeni, kesen adamın eline batmış. Öyle derin bir acı ve üzüntü hissetmiş ki olduğu yere çökmüş, kalmış. Pişmanlıkla, kalbinde derin bir sancı hissetmiş. bir an gelmiş ki yakalanma korkusuyla yerinden kalkmış. Birkaç adım atarken yere yıkılmış.
Mekik dokurken yollarında hergün
Ay yüzünde güneşi gördüm, yamaçlarına bakarken
Kıvrım kıvrım yerlerinden geçerken
Eğriliğin doğruluğum oldu onu düşünürken
Alışılmışın dışında yaşadığım duygularımla
Hayallerimin tatlı büyüsüne dalarken
bu kadar yerme, derme
ince eleyip, kum dökme
o kadar, çok kusur bulma
yoksa, beğenmiyor musun beni?
sosyete köşelerinde; alınla, çalımınla
-I-
Betonlaşmış doğanın,
Kirlenmiş duyguların,
Silinmiş tutkuların,
Körleşmiş zihinlerin,
Yaşar, yaşamaz insanların,
Merhaba degerli dost güzel üsad,
Güzel siirlerinden bazilarini okudum.
Bu forum alanindan basarini kutlamak ve sizi tebrik etmek istedim.
Nice basarilar ve siir dolu günler dilemek istiyorum.
Bu güzel calismalarina devam diyorum ve yürekten kutluyorum.Bu güzel eserlerini siir sev ...
O Bir Seven O Bir Gönül Dostu
Bütün Dostlar Güzel Hatıralar Hatırlatsın
Beni Size Sizi Bana Ölürsek Bir Fatiha
Ölmez İsek Hepimiz Hepimize Ebedi Hatıra