Cengiz Çetik Şiirleri - Şair Cengiz Çetik

Cengiz Çetik

Geceden sabaha… Sabahtan geceye

Nedir bu bendeki tükenmeyen dertler

Gözlerimden okunuyor

Devamını Oku
Cengiz Çetik

Olur ya gün gelir de
Çocuklarımızın geleceğine İpotek konulursa
Karanlığa yolcu edilirse geleceğimiz
Dayanmaz yüreğim,
Yıkılır, kalırım olduğum yere
O zaman isyan eder deli gönlüm

Devamını Oku
Cengiz Çetik

Sen, benim gül bahçemin biricik gülüsün. Biliyorsun, seninle acı tatlı nice günlerimiz oldu. Olur ya, bir gün ansızın koparsam aranızdan, sen koparma, koru dalımızı olur mu? Ne zaman dönülmez bir yola girersem gülüm, o zaman kimse koparmasın dalımızı; yalnızca sen kopar, hem de kökünden.
Sararsa, birgün bütün vücudumu mikroplar ve tedavisi de kalmamışsa gülüm; sen yap, son tedavimi olur mu? Başkasından geleceğine, senden gelsin; tek atış gülüm.
Seninle; sevinci, üzüntüyü, acıyı, ekonomik sıkıntıları hepsini birlikte göğüsledik. Seninle güldük, seninle ağladık. Paylaştık hayatımızı, her şeyimizle. Biliyorsun. Çevremizde her türlü hastalık kol geziyor; hiv virüsü, hepatitler, kanser, kuş gribi, radyasyon tehlikesi, zehirli varil atıkları ve daha niceleri pusuda bekliyor bizi. Sorumlular sorumsuzluk yaparsa birgün, koruyamazsak sağlığımızı ve ben de yakalanırsam amansız bir hastalığa gülüm. Kangrene dönmüşse her bir hücrem ve dönülmez bir yola girersem. Acıyla her gün ölmektense, senin elinden bir anda ölmek isterim gülüm.
Yollarda bir gün, serseri bir kurşun değer de gidersem ansızın; yarım kalmış bütün yapacaklarımı, yapamadığım için üzülürüm. Kapkaççıların hışmına veya tinercilerin saldırısına uğrarsam ansızın ve yıkılır kalırsam boylu boyunca yere. Boş bir çuval gibi tekmelenirsem yerde; hedeflerim, amaçlarım kaybolursa bir anda; sen sürdür, başı dik ve onurlu bildiklerini, olur mu gülüm? Sorumsuz bir şoför taşıtıyla alırsa altına beni, adam öldürmenin kazasıyla, vicdanı rahat dolaşırsa ulu orta meydanda. Sen ezilme. Ezik ve gözü yaşlı durma. Hakkımı ara; sonuna kadar gülüm. Hakkını aramasını bilmeyenlerin arkasından yürüme sakın. Kendini bilmezlerin peşinden gitme. İnandığın yoldan, bildiğin gibi davran. Davranamazsan. Haklıyken, haksız damgası yersin. Suçsuzken suçlanırsın. Asıl o zaman yıkılırım ben gülüm. Bugün de ölmedik diye şükrediyorsak hayata. Mucizeyi yaşayabiliyorsak her gün, her türlü tehlikenin içinde kalarak ölmeden. Anla artık duygularımı, başka ne diyeyim sana...
Olur ya, gün gelir de bu şehit kanıyla sulanmış topraklarımızı; hırs ve ihtiras uğruna verilirse başkalarına; dayanamaz bu yüreğim. O zaman onlar öldüreceğine, sen öldür beni gülüm. Çocuklarımın geleceğine ipotek konulursa, karanlığa yolcu edilirse geleceğimiz; yıkılır, kalırım sonra. Bilirim sen bana kıyamazsın. Ama üç kuruş için kendini satanlar yüreğimi alacağına, sen al gülüm. Al, senin olsun bu yüreğim.
Dün gece Ata'mı gördüm, rüyamda. Kaşlarının altından bakıyordu. Çok kızgındı. Bir şeyler anlatmak istiyordu. Anlayamadım. Soramadım. Sanki dilim bağlanmıştı. Konuşamadım. Boynumu büktüm, suçluymuş gibi. Oturdum, ağladım saatlerce...

Devamını Oku
Cengiz Çetik

Bugün yine sardı, sarmaladı duygular yumağı içimi. Her mevsimde, içimde yaşanan değişiklikler oluyor. Çevrede yaşanan olay ve iklimlerden etkileşimler kaplıyor, iç dünyamı. Sarıp sarmalıyor, beynimi. Bir de soğuk rüzgarlar esmeye başlayınca; fırtınalar kasırga oluyor yüreğimde.
Her yaşanılan gün de içsel ve dışsal depremlerle yaşıyoruz hayatta. Kimbilir içimizde şu anda bu depremlere uğramış kimler var aramızda? Öğretmenlerimiz, işçiler, esnaf, memur, tüccar, pazarcı vb. Hepsinin iç dünyalarında, günlük işlerle, çoğu zaman çatışma içinde yaşamıyorlar mı? Bu hafta bir de yarı yıl tatili var. Bu öğrencilerin, içsel dünyalarındaki olumsuzluklar da olabilir yaşanılan. Dikkat etmeli, çocuklarımıza yapacağımız söz ve davranışlara.
Hep kendilerini, gardiyan olmadığı halde gardiyan gönüllüleri de var aramızda. Bunlarla dolu bir hayat çemberinde gelecek, yaşam üzerine kurulan tuzaklarla geçecek yollar da var. Hepsi, hepsi bizi şu ya da bu şekilde etkiler.
Soğuk vurunca beyne; ne düşünce kalır, ne de sevgi. Yaşam savaşı başlar, içgüdüsel olarak. Ne yemeğin tadı kalır damağında, ne de yüreğinden gelen gülümsemeler olur yüzünde. Hep seni saran soğuğun şiddetidir; herşeyden soğutan. Candır canandan önce öne çıkan. Bedeninde, beyninde yaşıyorsa soğuğun şiddetli etkisi; ne sen kalırsın gözünde, ne de ben kalırım sağlıklı düşüncelerin de. Soğuk vurursa iliklerine, o zaman çıkar arkadaşın ve dostunun olup olmadığı yanında. Bazılarının beynine soğuk vurunca; ne ülke kalıyor beyninde, ne de yurtseverlik. Ne onur kalıyor, ne de ulusculuk bilinci...
Kardan adamlar çıkar meydana kışlar gelince. Soğuktur yüzü; kendine ve çevresine. Dışı gibi içi de beyazdır. Ömrü, en fazla güneşin sıcaklığını görünceye kadardır. Görünce güneşi erir; kaybolur. Kardan adamlar da öyledir; kullanılıp bir kenara konuluncaya kadardır ömrü. Sonra atılır bir kenara. Sanki yaşamamış gibi.
Ne soğuk vursun beyninize, ne de kardan adam olsun yüreğiniz. Insanlığın onurunu yaşayan bedeninizden, silinmesin güzellik, doğruluk ve dürüstlük hayatınızdan...

Devamını Oku
Cengiz Çetik

uymuyor
....kalıplar
......giymiyor
...........uyaklar
..............tutmuyor
.....................ölçüler

Devamını Oku
Cengiz Çetik

Gecenin karanlığın da ormandan “çıt” çıkmıyordu. Sanki bir felaketin habercisiydi. Birden, ormanın içinden bir ses duyuldu. Sessizliği bozan, bir kadındı. Nereye bastığına aldırmadan, sağa sola çarparak ilerliyordu. Arada bir, korkuyla arkasına bakıyordu. Ormanın içlerine ilerleyince, soluk soluğa yavaşladı. Olduğu yere çöktü.
Ayın ışığı, yapraklar arasından bir görünüyor, bir kayboluyordu. Biraz önce sessiz olan bu orman; şimdi, sanki bu konuğu korkutmak istercesine ses çıkarıyordu. Gökyüzü, kara kara bulutlara bürünmüş; dolunayı gölgelemeye başlamıştı.
Kadın, içine derin birkaç nefes alıp verdi. Biraz kendine gelebilmişti. Çevresine baktı. Ormanın derinliklerinde olduğunu anladı. Ayağa yeniden kalktı. O ağır bedeniyle ormanın derinliklerine girip kaybolmak istiyordu.
Yıllarca, köyün bitişiğindeki bu ormana girmekten korkmuştu. Şimdi ise, düşünmeden dalmıştı, ormanın içine. Adımları, korkuyla yeniden hızlandı. Bedeninde iki can taşımanın güçlüğüyle; çalılara çarpıyor, dalları kırıyordu. Çabuk yorulmuştu. Yeniden durdu. Bu sırada yağmurda başladı. Kadın bir yerlere sığınması gerektiğini düşündü. Ama bu düşünceden çabuk vazgeçti. İş olabildiğine varacaktı. Gitmeliydi. Olabildiğince uzaklara gitmeliydi. Birden gözlerinin önünden, su gibi yaşamı akıp geçti.
Babası, çocuğu olmayan yaşlı bir adamla onu zorla evlendirmişti. Eş üstüne toy yaşta verilmenin acısını hissetmeden; kocasının dayağıyla evden soğumuştu. Bıkmış ve yüreğinde ezginlik hissetmeye başlamıştı. Kaçtı, dayanamadığı bir gün; baba evine. Babası kapıdan:
— “Burası artık senin evin değil. Defol! ”diye kovmuştu. Amcasının evine sığındı. Kocası peşini bırakmak zorunda kalmıştı. Çevresi onu, yoksul biriyle elbirliğiyle evlendirdiler. Kocası öksüz bir inşaat işçisiydi. Bir gecekondu yaptılar işbirliğiyle. Kocası aylar sonra eli bollaşmaya, rahatlığa kavuşunca; kendisini beğenmez oldu. Üstüne eş getirmek istedi. Kabullenmedi. Günler sonra alkollü gelen kocasıyla yeniden tartıştı. Bu sefer olan olmuş, evden kovulmuştu. İki canla sokakta kalakalmıştı. Ertesi gün, daha sonraki günler hep geceleri dışarı itelenmişti. Kocası onu eve almıyordu. Başkalarına gitmekten çekiniyordu. Sap saman arasında, korku dolu geceleri başlamıştı. Artık dayanamaz olmuştu; toplumdan, ailesinden, herkesten; itelenmekten. Yaşamaktan bıkmıştı. Düşünmeden, yıllarca korktuğu ormanın içine doğru koştu. Sonunda ne olacağını bilmeden…

Devamını Oku
Cengiz Çetik

Ölümü düşündüm bu gece,
Yüreğimde, soğuk rüzgarlar eserken.
Ölüm, benden ne kadar uzak diye.

Ölümü düşündüm bu gece,
İçimdeki isyanlarımla çatışarak.

Devamını Oku
Cengiz Çetik

olur mu yürekler sağır?
kulaklar duyar da
gözler görür de
eller dokunur da
hissetmezse yürekler
titremezse teni

Devamını Oku
Cengiz Çetik

Ah Ata'm ah! Bugünler de seni daha çok arar ve daha çok anlar olduk. Seni anlamaktan aciz insanlarla birlikte yaşar olduk. Öyle ki son günlerde eserlerin bile yanlış yorumlarla çarpıtılarak, yanlışları doğru diye söyletmeye çalışanlarla birlikte yaşamaya başladık. Düşünce ve eserlerini adım adım kemirenlerle dolu günlerle sık sık karşılaşır olduk. Seni yürekten anlayamayanların sözleriyle seni tanımaya çalıştık. Acılarımızı, dertlerimizi içimize attık da seni anlamaktan aciz insanları beynimizden atamadık. Geçmişi aşan düşüncelerinle, sanki geleceği görmüş gibi anlatışını hayranlıkla okuduk. Öyle onur ve gurur dolu sözlerin var ki, onlar bizim yolumuzu aydınlatan ışık olsun.

Ah Ata'm ah! On kasımlar geldiği gün bir hüzün kaplıyor içimi... Sana olan hayranlığım azalmıyor çoğalıyor. Kim ne derse desin. Senin eserlerin ve düşüncelerin onların cılız seslerini her zaman yok etmeye yeter. Bu ülke senin dediğin gibi şartlar ortaya çıktığı gün, yeni MUSTAFA KEMALLER göreve hazır olacak ve vatan için kendini adayacaktır. Seni bir Türk anası dünyaya getirdi. Gerekirse bin defa daha getirir bu vatan için.

“BİZ KİMSENİN DÜŞMANI DEĞİLİZ.YALNIZ İNSANLIĞIN DÜŞMANI OLANLARIN DÜŞMANIYIZ”,“BİLELİM Kİ MİLLİ BENLİĞİNİ BİLMEYEN MİLLETLER BAŞKA MİLLETLERE YEM OLURLAR.” Bu sözün üstüne ne söylenebilir ki Atatürk'üm.
“NE KADAR ZENGİN VE MÜREFFEH OLURSA OLSUN,İSTİKLALDEN MAHRUM BİR MİLLET,MEDENİ İNSANLIK KARŞISINDA UŞAK OLMAK MEVKİİNDEN YÜKSEK BİR MUAMELEYE LAYIK SAYILMAZ.”Atatürk. Öyle anlamlı sözlerin var ki; senin sözlerini anlamaya çalışmaktan kendimizi alamıyoruz. “Milli egemenlik öyle bir nurdur ki,onun karşısında zincirler erir,taç ve tahtlar batar, mahvolur.Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.”M.K.Atatürk.

Devamını Oku
Cengiz Çetik

AYRILIĞIN ACISI
-I-
Sen bilir misin?
Ayrılığın acısını.
Bilir misin?
En sevdiklerini,

Devamını Oku