Nedir aşk? Sevdiğinin tüm hatalarına kör olmak mıdır? Baktığın her yerde onu görmek midir? Yoksa bir an yüreğinle; düş görmek, hayal dünyasına kendini bırakmak mıdır aşk? Alışkanlık, tiryakilik midir aşk, hergün içinde hissettiren? Özlemek, hasret duymak, acı çekmek midir aşk, hayata bakış açısını bir anda değiştiren?
Aşk; aşkı yaşayanlar için; her şey, yaşamayanlar için; hiçbir şey midir? Aşksız bir yaşam; ölü, tatsız, kuru bir yaşam mıdır?
Aşk, farkındalığın farkına varmak mıdır? Yoksa farkındalığın içinde kaybolmak mıdır?
Pencereden güneş sızınca,
Güzellik çiçek olunca,
Kışın, bahar görününce,
Merhaba hayat, derim size de.
Tatlı düşlerin içinde,
Bir düşünce alır götürür bazen bizi, engin denizlerin ardından; Finike’nin karasularına doğru. Sarar, düşünceler denizi içinden gelen dalgalar içimizi; yüzmesini bilmeyen bir insanın, denizde yüzmek için çırpındığı gibi. Sorunlarla, dertlerle ve her şeyle boğuşur; bir çırpıda kurtulmak ister gibi. Boğuştukça batar bazen, daha derin suların içine. Bazen de deli bir dalga atıverir onu kıyıya. İşte içimizdeki hayatta bunun gibidir; her yaşadığımız günün içinde. Eser tatlı bir rüzgâr Finike’de, sabah güneşinin doğuşu arasında; inceden, hafiften ve güzelden yana ruhunu okşayarak…
Herkes aynı dünyada, ama farklı bir hayattadır. Herkes aynı olsaydı; bu kadar çeşit insan, bu kadar çeşitli düşünce ve yaşam olmazdı. Tek düze ve gelişmemiş bir beyin kütlesiyle yaşamaya mahkûm olurdu hayat. Monoton ve sıkıcı olmaz mıydı yaşamak? Herkes farklıdır hayatın içinde. Ben de farklıyım, sende farklısın, onlarda farklıdır hayatta. Farklılık; hayatı zenginleştirir, güzelleştirir, inceden ve hafiften bir düşünce estirir içimizde.
Farklıdır sevgilerde birbirinden. Hepsi aynı olsaydı bu sevgilerin farklılığı fark edilmezdi. Çeşit çeşit sevgiler vardır. Ana sevgisi, kardeş sevgisi, evlat sevgisi, Allah sevgisi, vatan sevgisi, yar sevgisi, ağaç sevgisi. Ağaç sevgisi de nerden çıktı demeyin, o bile çeşit çeşittir. Kimi çam sever, kimi çınar, kimi kavak, kimi de portakal ağacı sever. Niye sever, neden sever; soramazsın. Kimi de ot sever.”Ot gibi gelmiş, ot gibi gidiyoruz şu hayattan, ottan farkımız nedir? “diyerek. Sevme diyemezsin, sevgi bu neye konacağını bilemezsin… Sevdalılarda çeşit çeşittir. Kimi ucundan sever, kimi derinden, kimi de dalgasını geçer; biraz gırgırına, biraz eğlencesine gönlünden. Kırılan kalp kalmış kalmamış umurunda olmadan. Hafiften bir rüzgâr eser Finike’de; inceden, güzelden ve sevdadan yana.
Bir yaz günü Finike sokaklarına öğle zamanı çıkarsan, işte böyle olur beynin, benim gibi yavaştan yavaşa; İnceden, hafiften ve güzelden yana eğilerek…
”Afrika’da her sabah bir aslan uyanır, en yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini, yoksa yok olacağını bilir. Afrika’da her sabah bir ceylan uyanır, en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa yok olacağını bilir. Aslan ya da ceylan olmanızın önemi yok. Yeter ki her sabah kalktığınızda daha hızlı koşmanız gerektiğini bilin.” Bir şeyleri değiştirmek elimizdedir. Zaman kısa ve değerlidir her yaşanılan an içinde. Bir şeyleri başarmak ve elde etmek istiyorsak, daha hızlı ve doğru adımı atmamız gerekir. Yaşamın içinde her zaman kaybedilenler; ertelenmiş gelecekler ve zamanlardır. Biz, hep zaman içine yaymıyor muyuz, isteklerimizi. İşlerimizdeki başarılarımızı, karşımızdakine olan sevgilerimizi gösterebiliyor muyuz gerçekten. Sonradan pişman olacağımız işe kalkışmayalım. Kalkıştığımız işinde peşinden de sonuna kadar gidelim. Tabii ki gitmeye değer olanların, değeri olmayanların peşinden gidip de kendinizi yolun ortasında, şaşkın şaşkın dolaşan, bir deli insan konumuna düşürmeden. Hak eden için, içinizden geleni yapın, hak etmeyen için kendinizi ateşe atmayın, yoksa gidersiniz bir Niyazi hikâyesine kurban. Eser yine Finike içinde, bir tatlı rüzgâr; inceden, hafiften ve güzelden yana doğru giden bir yol üzerindeyken…
Çocuğun biri, yaşlı bilgeye; ”Ellerimde tuttuğum kuşun canlı mı, ölümü olduğunu söyleyebilir misin? ” yaşlı bilge; ” Ellerinde esir olan kuşun canlı olduğunu söylersem, ellerini sıkıp onu öldüreceksin. Ölü olduğunu söylersem, ellerini açıp kuşu özgür bırakacaksın. Ellerinde, yaşamın ve ölümün gücünü tutuyorsun oğlum. Yaşam ile ölüm arasında seçim yapacak kadar bilgi var sende. Kuşun veya herhangi bir olayın sonuçlarına benim yanıtımla belirmesine izin verirsen, kendi gücünden ve kararlarından yoksun kalırsın. Aynı zamanda doğru seçimi yapma sorumluluğunu üzerinden atmış, kendi gücün ve bilginin mutluluğunu hissetme ve kullanabilme fırsatını yitirmiş olursun. Kendin karar ver ve sonradan pişman olma.” İşte bizde hiç bu bilge gibi düşünebiliyor muyuz kararlarımızda. Kendi kararımızı, kendimiz verebiliyor muyuz? Örneğin; geleceğimiz hakkında, değiştirmek elimizde iken, değiştirmek için parmağımızı oynatıyor muyuz? İşaretini veya parmak oynatmasını hep karşımızdakinden bekleyerek hayatımızı değiştirebilir miyiz? Kendi kararımızı kendimiz verelim. Yoksa ileride “keşke” diye pişman olmayalım. Sevgilerimizi, dostluklarımızı, arkadaşlığımızı paylaşmasını bilelim. Umut verilmeden, umut aşılanmaz; sevgi verilmeden, sevgi istenmez yürekten. Geleceği değiştirmek elimizde; yeter ki, ne isteyeceğimizi bilelim ve yürekten isteyelim, değiştirmek istediklerimizi…
Şairdi, yüreğindeki sevgiyle
İnsandı, insanlığa hizmetiyle
Gün geldi, umut oldu yüreğinde
Sevgiyle doldu yollar sevenleriyle
Gözlerin çökmüş,
Ellerin nasırlı,
Karışık duygularınla,
Yılların yorgunluğuyla,
yapayalnızsın kendinle.
sihirli silgim olsa elimde
geçmişte yaşamak istemediklerimi
silmek istediğim, tüm kötülükleri
silerdim yeryüzünden, silgimle
düşmanlıkları, hainlikleri, satılmışlıkları
ne varsa, hayatımızı zehir eden
Güzeller içinden geçip de geldim
Gözlerim gözüne dalıp da geldim
Yüreğimle seni seçip de geldim
Al senin olsun, ruhumla bedenim
Ayın ışığı vurunca gözüme
Yüreğimi kağıt gibi buruşturma,
Dertlerime gömme beni.
Kulağım duymaz, arkamdan söylenen,
Yalan gerçek sözleri.
Gözlerim görmez,
Karşımda Çirkin hareket yapanları.
Okyanusun ortasında
Bir dal üstünde
Kalmışsam, çaresizlik içinde
Sarmışsa, avutucu düşünceler
Neler, neler gelmez ki
O an
Ağlasam olmuyor
Çağlasam olmuyor
Bir deli rüzgâr esiyor
Söz geçiremediğim yüreğime
Yurdumun halleri gibi
Parçalı bulutlu




-
Ferat Ertürk
-
Mehmet Asa
Tüm YorumlarMerhaba degerli dost güzel üsad,
Güzel siirlerinden bazilarini okudum.
Bu forum alanindan basarini kutlamak ve sizi tebrik etmek istedim.
Nice basarilar ve siir dolu günler dilemek istiyorum.
Bu güzel calismalarina devam diyorum ve yürekten kutluyorum.Bu güzel eserlerini siir sev ...
O Bir Seven O Bir Gönül Dostu
Bütün Dostlar Güzel Hatıralar Hatırlatsın
Beni Size Sizi Bana Ölürsek Bir Fatiha
Ölmez İsek Hepimiz Hepimize Ebedi Hatıra