Duman çöktü yüce dağlar başına,
Ferman geldi karlı dağlar aşıla,
Hücum edip tipi, boran koşula,
Zafer mezar oldu Sarıkamış’ta!
Ölüme gidiyor bu nasıl iman,
Tercih hakkı yoktur hiç bir insanın
Anne, baba, kardeşini seçmeye
Ayrı bile olsa şayet lisanın
Takva gerek, kıldan ince geçmeye
Yaradılanı sevmek emri ilahi
Fakırcalı köyünde Cuma’yı kıldık,
Dostlarla görüşüp helallik aldık,
Koç Davut Beli’nden, Kaş Yaylası’ndan,
Bir akşamüzeri Söğüt’e vardık.
Şanlı bir destanı hece, hece ben;
Sıcak odanın penceresinden
Bir balerin edasıyla dans ederek süzülen kar tanelerinin
Yere düşüp yok oluşuna ağlayan,
Buğulu gözler...
Yemyeşil kırlarda açmış rengârenk çiçeklere inat,
Dalından koparılmış
Yer demir gök bakır yürekler taştan
Kazmak istiyorum kazamıyorum.
Hüzün yüklü bu hayatı sil baştan
Yazmak istiyorum yazamıyorum.
Alın yazısımı kader mi bilmem
Yüz yıllık hasretin sonu bayramdır,
Acı, hüzün bitti, bu gün seyrandır,
Dikenli bahçeler gül’dür, reyhan’dır.
Yürü Türk evladı zafer yakındır,
Turan’a ulaşmak senin hakkındır!
Senin çaban,
Ekmek parası.
Ben,
Sevda budalası.
Birisi karın doyurur.
Öteki,
Mavi gök kararır yağmur yağarken,
Güneş gözlüm kirpiklerden akan ne?
Kor, ateş dayanmaz, kül olur amma,
Gönül deryasında yürek yakan ne?
Gözleri gülünce güller açtıran,
Cemre düştü, bahar geldi, sen yoksun,
Gözlerim yollarda kaldı sevdiğim.
Biçareyim, can-u canandan yoksun,
Yüreğime ateş saldı sevdiğim!
Küllenmez bu ateş geçse de yıllar,
Böyle bir güruhla çıkarsan yola,
Yollar sarpa sarar, iz bulamazsın.
Satarlar insanı, geçmez bir pula,
Vasfını tarife söz bulamazsın!
Bir horum otu yok, dünya yansa da,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!