Bir çok adam uğradı gönül otağıma,
Hiç biri sen gibi toprak kokmadı bana,
Bu yüzden aşkını anlatamadım,
Hiç bir zaman onlara.
Keşke kavga ederek ayrılsaydık,
Dalga geçerdim hani yazardım şiirleri,
Gülerdiniz ya hani,
Kafiyeli kafiyesiz umurum da olmadan...
Yazılırdı... öylesine üç beş satır değildi yazılan,
Emek var ya emek göz yaşlarına sıkıca sarılırdı hani...
Korkardı inci tanesi akar süzülürdü...
Bir kere kutupların evlatlığından alıpta,
Sıcaklıkların namusu yapsan.
Bütün ayazların soğuk ağıtlarından kurtarsan...
Bana sımsıcak baksan...
Ama yoksun sen,
Uzaklıklara dikilmiş kilometreler tabelası...
Herkes
Duygularına zarar veren birini mutlaka sevmiştir.
Ve çok azı bunun er yada geç,
Öğretici bir sevgi olduğunu fark etmiştir.
Önce yara açanı,
Sonrada yaramı sevdim.
Anladım ki;
Pişmek için
En başta aşkın ateşine düşmek lazımmış.
Benim suçum yok !
Çocukluk travmalarımı katil eden sensin,
Çok sert bakıyorsun, üstelik bunu tam da
Güzel şeyler yazacağım zaman yapıyorsun.
Sende ki mesele şu ki ; "BEN"
Kabul ediyorum.
Çözmeye çalıştıkça dönüşümlü karışık bir denklemim.
Al sana ipin ucu;
Ben sevdikçe kendiliğinden çözülen bir denklemim.
Çözmeye çalışma "OLDUĞU GİBİ SEV".
Şu hayatta hep
Diğer yarımı buldum sandım,
Olmadı işte zorladım zorladım .
Baktım hıyardan elma olmuyor.
Bende doğradım.
Mademki her birimizin hayatı bir film ise ;
Hepimiz şahsımıza yazılmış senaryoları oynayan birer oyuncuysak,
Payımıza düşen rol,acısıyla tatlısıyla yaşamak ve savaşarak yol almaksa.
Bu filmin bir molası olmalıydı ÖLÜM gibi.
Ölümü özlemek de hani mağlubiyetten sayılmamalıydı.
Ölmek de yorulunca dinlenmek gibi bir şey olmalıydı.
Tamam kabul ediyorum.
İnsan bu evreni kapsayacak düzeye göre oldukça düşük olabilir, fakat herhangi bir zihinsel özre sahip değilse,düşünme ve algılama düzeyini kontrol altına alabilir ve almalı da zaten diyorum.Çağımızın sorunlarını aşabilmemiz için önce bu sorunu aşmamız gerekmekte.
Hayatınız ve şiirlerniz beni çok etkiledi sizi yeterince tanıdıgımı düşünüyorum zaten akıp giden zaman sizi unutturmaya yetmedi (UNUTULANLAR UNUTANLARI ASLA UNUTMAZLAR)
SAMET GÜRTAY