Karaladıklarımı yazıyorum şimdi
Yazıp yazıp sildiklerimi
Silmeye kıyamayıp, buruşturup attıklarımı
Atıl bir ömrü karalıyorum yeniden
Paramparça edercesine
İs kokuyor gece
Közünü inkar eden,
kıvılcımlar taşıyorum üzerimde
Az kaldı pimim çekildi, çekilecek
Çok yoruldum,
cebelleşmekten kendimle
Her gülüşten mültefit bir cevher toplayana
Sakladığım göğsümü, ziynet eylemem gayrı
Pinhân olup, gönülden gönüle hoplayana
Muteber yüreğimi, cennet eylemem gayrı
Dara düştüm diyene, herdem koşar gelirdim
Küçükken annemiz öpünce geçecek yaralarımız vardı
Şimdi ise mübeddel acımıza, mümteni bir mucize gerek!
Saç telini koynuma alıp avunduğum yar
Tenimin kokusunu, yabana satmaz mıyım?
Sarılınca bedenim, elâleme aşikâr
Yüreğin katlanır da, gözüne batmaz mıyım?
Yelken açtım şimdi bir sahil kasabasına
Hayallerim beni bazen alır getirir buraya
Hava mis, ay dolunay
Gözlerimde bir ışık
Yer mavi, gök mavi,
Yine hangi kıyamet arefesindeyim gönlümün
Üstüme yamanmış bu kadar ayrılık varken
Alışığım farketmiyor, acıtmıyor da artık beklenen felaketim
Biliyorum ki;
Ben yine değişmeyen kaderimin tam da orta yerinde
..ve heba edilmiş, unutulmuş bir ömrün yakılmış ertesindeyim
Bir gün kapanacak elbet, kızıl renge çalan yaralarım
Yağmuru ziyan ettiğim gün, tüm renklerimi yitirdiğimde...
Kurdu kuşu pusudaydı memleketimin
Sen sadece benden gittiğini mi sandın
Eyy iki gözüm, bıraktım artık kendimi
Biraz da gittiğin şehrin göğü yansın
Yine, hangi sürtük kâfiyelerden geliyorsun,
sen şair?
Müstesna bir dilberle söndürmüşsün, belli ki feneri
Mecraların da dar gelmiş, kılı kırk yardığın tümleçlerine
Ne o, susmuşsun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!