Gardiyandı başımıza, kurt gibi bir gardiyan…
Başı belaya girdi bir esrar dalgasından.
Kuzu kuzu volta atıyor şimdi avluda.
Sine-i millete döndü Ramazan
Bu duvarlar bu ağaçlar
Bu ağaç VE bu duvar...
Arkadaşın dolmuşuyla gidiyoruz
Beykoz'dan doğru Üsküdar...
Böyle giderse böyle giderse bu bahar
Bu ağaçlar bu duvarı yıkacaklar...
Şu ölen çocuklar var ya
Sana bana dünyaya...
İlikleriniz donduğunda kışın
Bir kaşık umut gerektiğinde
O şişe gelecek aklınıza
Yakın gözlüğümü yitirdim
Yitirince seni kadın-
Doğumun ardından
Çatladı kapı sanki
Öyle uzak bir doğu ki her şey
Dün ne güzeldi gün
Dün bir dügün
Vapurun bacasında bir zambak açmış
Kulağımın zarında bir sümbül
Tırnaklarım hepsi papatya
Ayaklarımla geziniyorum dünyayı
Mitralgözüyle karşı tepelerden
Biçtikçe siyah başaklarını gecenin
Horull uykularımıza kasteden
O tezayaklı eşkıya
Suyolcu Memet Pehlivan
Vadesi doldukta
Şey gibi hiçbirşeyim yahu
Satır yazamıyorum
Sanki kendimle değil
Dünyayla ölüyorum
Bu uzaklardan ürüyen zağarlar ki şehirdir
Üleşemiyorlar zaar gece denen kemiği,
Erken o bed sesli avcı, Ezân-ı Muhammedî
Önüne katıyor onca yeziti...
Allah ekberdir! Allah...!
Lakin inliyor gene uykusunda Mahir
Sen bezmimize geldiğin akşam
Neler neler olmaz ki bize, bir güzel haller olur
Hallolur eşek davası dahil, bütün davalar
Düşer İsfahan, yıldızlar, Bağdat ve Şam
Kalkar ayağa ayaklar, türkülerle bir halk olur
Sen bezmimize geldiğin akşam
Temiz gömleğimi giydim talimden sonra
Ayaklarını yıkıyor çeşme başında erler
İşte sen öyle bir serindin
Tuzladan kaptılarla inerken şehre
Ne güzel şey sivil denmesi çıplağa
Ve gün-açık penceresinden meşelerin
Düşlerinin büyüklüğü kadar özgür.
Kalbinin ağırlığı kadar aptal.
Zihninin genişliği kadar bencil.
Sevenin kadarsın aslında.
Sevmeyenin dolsanda.
İnsanevladısın sonuçta.
Her şey sende gizli...
https://youtu.be/6zPewiBAXoM
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.