kasabın çırağı apo
onüç ondört yaşlarında
çıta gibi bir oğlan
baktım dolanıyor bizim sokakta
ne lan, dedim, ne arıyorsun?
amca, dedi, üç gilom guşbaşı
Ölüm ve Oğlum
Ne yaman çiğköfteymiş ki bu ölüm
Şalgam suları iniyor şakaklarımdan
ben hala susuyorum
Gözlerimle taşlarcasına bir kör kuyuyu...
Nerde kaldı bire saka kuşu
Senden önce bir Rum papazdım
Sakallarıyla bir eski korudan
Meryem dağlarını ünledim miydi
Keçiler şaşırırdı yolunu
Allah için ben insan değildim
Dutlar düşüyor pıtır pıtır
Memet Topçu'nun traktör gökgürültüsüyle
Yaz geldi paldır küldür
Yunus Emre indi
Suya havaya toprağa
Kulak'ın köpeği Demokrat
Deniz moruna kaptı beni
Getiriyor götürüyor
Zifiri bir laciverdiye doğru...
Dalgalar ki yavaşlayan darbeleri kalbimin
Vuracak ve duracak elbet o ziftli kıyıya
Usuldan usul çırpıntılar halinde...
Sen değildin görüş günü tel örgüden görünen,
Boncuklarla işlediğim suretindi o senin;
Gölgenin güneşe nisbeti, leylim
Hem seni ben, seni görmekle görmüş değilim,
Görmedikce gözlerinin gördüğünü tekmil;
Sabahları çarşıya giderken, örneğin,
Dünyamın güzeli martılar
Sizden nasıl da yok yere korkmuşum
Kaşık Ada'nın orda!
Dalın üstüme dalın
Vurun beni, urun
Denizanası kokan gagalarınızla!
Uyuyamazdı Oğuz Bey iki yıldır
Sabahı edeceğim diye dört döner...
Artık rahat uyuyor mirim,
Ardından bakıyorum da
Caddeyi geçişi gibi sakin ve temkinli
Daldı gözlerim
Denizin o tirşe ve hareli gözlerine
Derken Poseydon'la beraber
Kaldırıp başlarımızı güneşin
Gülkokusu bacaklarına baktık
'Ne şeymiş bu, bu dünyadan ayrılmak
Demir tarar gibisin bigün
Gözlerin arkalarda deryaya açılmak? '
Hadi bre gide gide dönmüşlüğüm
İyadesiz iyadeli tahütlüğüm
Seni bilem gide koydum, gidi ölüm!
Düşlerinin büyüklüğü kadar özgür.
Kalbinin ağırlığı kadar aptal.
Zihninin genişliği kadar bencil.
Sevenin kadarsın aslında.
Sevmeyenin dolsanda.
İnsanevladısın sonuçta.
Her şey sende gizli...
https://youtu.be/6zPewiBAXoM
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.