Kaz şu kara toprağa mezarımı,
Al eline küreğini kazmanı,
Yavaş, yavaş kaz mezarımı,
Ne olur üzme beni kaz, mezarcı başı,
Bulunmasın ecel çukurumda,
Ben acizane kör bir adamım.
Gözlerim hiç görmez, körüm, âmâ’yım.
Tek sığınağım, tek dostum, yaradanım,
Ben acizane, hiç görmeyen kör adamım.
Elimdeki beyaz asam, pusulamdır.
Yıllardır hayal ettiğim yolculuğa,
Ancak, bugün çıkabiliyorum.
Gideceğim, ülkemin yolunuda,
Bugün araya, araya buldum.
Hemen sağ tarafımda bir levha var.
Yosunlaşmış kara bir tahta,
Hergün televizyon ekranlarında,
Bıktıran sözlerle dolu nutuklara,
Yeter artık, karnımız doydu.
Yeter artık yeter, bir son verin bu yalana,
Hani siz Cumhuriyetin, sadık evlatlarısınız,
Her günün sabah ufkunda,
Güneş yerine, sen doğarsın KATİA.
O sabah güneşi ile bizim kıyılarda
Dalga dalga senin ismin çınlar KATİA.
Bülbül konduğunda gül dalında,
Kimler gelip geçti,
Şimdi bu kâbusun beraberinde getirdiği,
Karabasanlardan.
Her siyasetçimiz maşallah bir söz cambazı,
Yaydığı pis kokuları çektirmek için dahi,
Hiçbir zaman kullanmazlar davlumbazı,
Selâm sana ufak ellerimden.
Şefkatini duydum, henüz yürümeden.
Elini öpmeye geldim, dilim söylemeden.
Anneciğime selâm olsun, yüreğimin köşesinden.
Sen büyütüp, besleyip, okşadın,
Bir ağacın yapraklarından,
Düşmüş çiğ damlacıkları gibiyim yar.
Bir sefil bülbülün konduğu,
Naçizane bir gül dalı gibiyim yar.
Gece gündüz hep senin hayalindeyim,
Bir arkadaş istiyorum ki! ....
Bana kardeşimden de yakın.
Bir arkadaş istiyorum ki,
Aldığım nefes gibi, bana hayat versin,
En acılı günümden, en sevinçliye,
İki insan bir araya geliyor.
Sonra o malum işi yapıyor.
Yine o malum süre geçiyor.
Ve... nur topu gibi bir çocuk doğuyor.
Büyütmek için, büyüklerimizde,
Merhabalar hocam ben kadriyörükoğlu lisesinden öğrenciniz Dilek size nasıl ulaşabilirim?