Sen ayrılığı, bir dilim elmanın,
Diğer bir dilim elmadan,
Ayrı düşmesi mi sanıyorsun?
Haydi canım! ...
Sonrada bunu bile, kılıflayıp örtmek için,
Biz bir elmanın iki yarısıyız diyorsunuz.
Şimdi yolda geliyorsun bana,
Hayalinde, aklında hep ben varım.
Yolda baktığın dallarda, kırlarda,
O yol aşmaz dağlarda, hep ben varım biliyorum.
Dudağında bir şarkı,
İstanbul’da, Sirkeci’de
Yürüyorum. Sahile doğru,
Uzaktan bir gemi, çığlığı ile
Yaklaşıyor Galata Köprüsüne.
Selam duruyor dubalar,
Gelen İstanbul Gemisine.
Nereye gidiyorsun bir tanem,
Böyle yüzün asık, canın sıkık,
Moralini niçin bozdun bir tanem.
Sakın, sana kızdım deme artık.
Dur gitme! Seni seviyorum.
Birgün bir yerde, bir şeye canın mı sıkıldı? Sevgilim,
Gönlünün huzurlu olmasını istediğin halde,
Yine de canın sıkılıyorsa, istemeye istemeye,
Düşünmeyebilirsin işte o anda, sevgilim.
Tasasız bir şekilde, yaşamana bak,
Bu gün ne oldu da benim canım sıkıldı?
Duygulu olmak güzel bir şey mi?
Bilemiyorum.
Al işte senin olsun yaşadığım.
İğneden ipe, samandan çöpe,
Geçmeyen yaşamım.
Hiçbir şeyi ne anlayabiliyorum.
Gelinliğini giy, duvağını tak, dilek ve dualarla,
Bir ömür boyu mutlu ol, hep böyle mutlu yaşa ne olur.
Gönlün engin denizler gibi, sevgi ve aşkla coşsun, dalga dalga,
Bir damla dahi olsa; bu sevgiden bir başkasına verme, ne olur.
1990/Kars
Ne oldu bugün neden güneş doğmuyor?
Bir kara bulut çöktü köye, neden gitmiyor?
Cenazemi var? Hoca sela veriyor.
Tanrım, bu fani dünyadan kim gidiyor?
Sabahın mahmurunda, gözleri ovuşturarak,
Ömrümün baharını yaşıyorken
Mutluluk dilerdim herkese gönülden
En iyi ve en neşeli günleri isterken
Rahata erişmenizide dilerdim sizlerin.
Ama nafile felek bırakmadı yakamızı
Laf istemem dedi, çektik ahımızı
Ayşe’m tek kapıdan çıktı yine,
Altın bilezikleri de bileklerinde.
Kalaylı iki küçük bakracı ile,
Ayşe’m çeşmeye geliyor yine.
Keçik bağlamış saçlarını Ayşe’m.
Merhabalar hocam ben kadriyörükoğlu lisesinden öğrenciniz Dilek size nasıl ulaşabilirim?