uzun zamandır görmediğim yüzler
girmiş içeri.
“ hoş geldiniz...buyurun...” diyorum,
sağırlaşmış herkes bu gün
sanki; kendi kendimle konuşuyorum.
bir kuşun kanadından kopardığım,
tüyle yazıyorum.
kuşu sorma..!
uçtu gitti...
muhtemelen senin yanında.
Seni seviyorum...çünkü;
Gül mevsimi gelmeden daha
Yüzüme gülücükler konduran bir tek sendin.
İcra gelmiş, boşaltılmış yüreğimin
Soğuk kış gecelerine bir dilim ekmek,
Sıcak bir çorba gibi geldin...
her yalnızlık, yalnız yaşanılmaz oysa...
kaldırımlar gibi; ezip geçse de her gün
onca insan,
elbet vardır, oturup üstüne
senin için ağlayan...
hiç bir şey eskisi gibi olmaz
yerine koydukların avuntudur sadece.
ya da körlemesine sığındığın bir liman
bile bile kör olduğun, görmek istemediğin fırtınadan.
hiç bir şey eskisi gibi olmaz
suçsa bu yaptığım,
ayıpsa...
benden önce Leyla’yı, Mecnun’u;
daha sonra Kerem’i, Aslı’yı;
Ferhat’ı, Şirin’i;
hatta Yusuf’u, Züleyha’yı...
Sürgüne yollanmış kalemle kağıt.
Yüreğimde sanki bin yıllık ağıt.
Şimdi olabildiğince kendini dağıt.
Toplamaya sebep yazacak mı var?
Mevsimin geçmiş, çürümüş meyven.
sevmek en ağır iştir.
taşımak yürek ister.
sevilmek daha ağır,
bilmek akıl ister...
sevmek en ağır iştir.
ağır bir misafir gibi
ağırladığım...yüreğimde gizlice...
ayıbımı örter gibi kapattım perdeleri bu gece...
korkak bir ev sahibi;
kemirdim tırnaklarımı iyice...
Beni sevmek için çok geç.
Ben yapraklarımı çoktan kurban verdim,
Sert esen rüzgarlara....
Bir ormanın parçasıydım yıllar önce,
Şimdi tek başına direnmekteyim,
Ama ağır ağır devrilmekteyim...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!