Her sabah ağlayarak doğar güneş
Eksik saçar ışıklarını
Her gün yeni bir katliama açar gözlerini
Elinde olsa belki doğmaz bir daha
Çünkü ayıba şahit olur, utanca şahit olur
GÜNEŞİN TUTSAK ÇOCUKLARI
Afaroz ettim yoksul ömrümün
En masum en haylaz çocuk yanını
Beyin ölümü çoktan gerçekleşti
Silgi ve tebeşir kokulu yıllarımın
Geleceksen habersiz gel
Zira beklemek zordur,
Zamanın nabzı durur, kımıldamaz yerinden
Yollara dikme gözlerimi ne olur
Ne bileyim,
Hiç beklemediğim bir zamanda çık gel
Hangi yol beni sana getirir
Kaç şehir uzağımdasın
Kaç gün, kaç gece
Adımlarım yetermi sana ulaşmaya
Ömrüm vefa edermi kavuşmaya
Sustu diyarbakır, sustu mardin
İşçi ve emekçi tayfası
Inşaat işçisi, amele ve işportacı
Küçük esnaf, bakkal ve mendil satan çocuklar
Dışarda bahar yağmuru yağıyor
Toprak kokusunu almıyorum hewal
Heryer betonlaşmış,bir karış toprak yok
Çiçeklenmiş ağaçlar renk renk
Taş duvarda çiçek açmıyor hewal
HİÇ UNUTMADIM
Tütün sarısı saçları vardı hiç unutmam
Dokunurdum bazen, ellerim titreye titreye
Yüreğime garip bir endişe çökerdi
Tehlikeliydi o zaman, sokaklar tekin değildi
Hoşçakal yarın
Gidiyorum
Çokça sınandım
Ezildim ve yenildim
Damla damla sızlar içimde, cam kesiği sevdalar
Mürekkep yanığı gençliğim
Hüner midir yaşamak
Öyle bir köşede durup nefes almak
Sevdayı tatmadan, özlemekten uzak
Gül yüzlü sevgilinin dudağından mahrum
Gözlerine bakmadan, kokusunu almadan
Hüner midir yaşamak, öyle sessiz sedasız
Çoluk çocuk aç eşim dostum aç
Yaşıyoruz öyle herşeye muhtaç
Ne kahpe devran soytarı zaman
Başımızda dinsiz diktatörler var
Hapsolduk eve sabah akşam bir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!