Ey Aşk:
Senin bir lisanın varmı
Ben sana nasıl anlatayım çektiklerimi
Yüreğime çöktün, iflah olmaz bir yara gibi
Ruhumun çıtırtılarını duyuyorum
İnce bir hastalık gibi yedin,
Ateş çemberi oratsındasın ey vatan
Karış karış hain gezinir toprağında
Kirlettiler seni, sokağını caddelerini
Kurudu bağın bostanın
Boynu bükük mü kaldın ey vatan
Yazgım, kara sevdam
Gökkuşağı renklerini gözlerinde boğmuş
Gülüşünden papatya utanır
Yer, gök endamına el pençe durur
Ki,
ben aciz, ben vurgun
FUKARA SEVDAM
Ah benim fukara sevdam
Yüzümün buruk gülüşü
Düşüyorsun akşamlara
Bir türküden kopmuş gibi
Üstüme sinmiş barut kokusuyla
Yarısı kapanmış dört kurşun yarasıyla
Uzun yollar aştım, pusulara düştüm
Sevdamın diyetini sağ kolumla ödedim
Hadi gel seni çocukluğuma götüreyim
Sen bez bebek yaparsın, ben tahta kılıç
Saklanbaç oynarız sek sek oynarız ip atlarız
Sonra taşlardan ev yapar evcilik oynarız
Sen anne olursun ben baba, gerisi konu komşu
Sabah siyah önlüklere beyaz yakaları takarız
Gelde kurtar beni hasret bağından
Can cana küsmeden, kırılmadan
Susmadan yüreğimde şiirler
Türkülerin avazı susmadan
Yitirmeden yaşama sevincimi
Düşmeden kör kuyulara
Geldim gidiyorum
Uzun bir yolculuk ta, bir mola yeri dünya
Düşe kalka, ağlayarak gülerek,
Geçip gideceğim bir şekilde
Geride kalacak eş, dost, akraba
GELİYORLAR
Geliyorlar
Her yönden, birer birer geliyorlar
Ellerinde kılıçtan keskin kalem
Gözlerinde umutlu bakışlar
Çok yorgunum sevdiğim
Boğazıma dizilmiş suskulardan
Çok yorgunum sevdiğim
Başı boş günaydınsız sabahlardan
İçimde birikmiş ahlar, keşkeler
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!