Çılgın bir adam bağırıyor kendinden geçerek
İster kafanı taşlara vur, istersen de delir
Bu üç günlük dünyada yoktur hüzne asla gerek
Unutma her gökkuşağı yağmurdan sonra gelir
Bir gök yüzlü kız gördüm düşümde
Yansımasıydı bilinmez zamanlı bir masalın
Otururken yalnızlık köşkümde
Çıkıp gel zihnimde durmadan salın
O gök yüzlü kız ki
Yıldızlar arası memleketin birinde
Otururmuş prenses görkemli yerinde
Gök yüzüne düşmüş bir gün elem
Sormuşlar halini etmezmiş tek bir kelam
Meğer prenses görmüş bir gün köylü çobanı
Çıkıverecek gibi olmuş sol yanı
Yaprak misali sallanarak geçiyor günler
Siyah beyaz fotoğraflar gibi dünler
Gece tüm kasvetiyle durur karşımda
Kahrolurum her yalvarışımda
Bu yağmur kimsesizlerin şarkısı
Bu hayat ömrümün takıntısı
Yüzüme vuran güneş de ne
Dünyada rastlanmaz eşine
Düşmüşüm divane gibi peşine
Bu çöllerde bırakma beni bir başıma
Kovaladı gece gündüzü, sanki çocuk oyunu
Habersizmiş gibi yaşadık sonrasından
Hissettirmeden yanaştı işte, aştı boyunu
Kanlar yükseldi köpüren denizin ortasından
Bir gün batımı hüznü şimdi içimde
Yokluğun gölge misali peşimde
Kulaklarda çaresizlik türküsü
Harabe kaleler gibi yüreğimiz şimdilerde
Bu sözler sevdanın en kadim ülküsü
Bir elimde sigaram,bir elimde fotoğrafın...
O güzel yüzün yansımasıydı sanki ayın.
Sayın yıldızlar, onsuz geçen günleri sayın!
Ben aylardır o eşsiz güzelliğine hasretim.
Kalbimin günahı ne ki çekiyor bunca acı?
Kasvetli, illetli, kaskatı bedeni
Sarmalarken umutla kederi
Bir gençlik daha mahvolmuş
Bir büyük şehrin büyük yerinde
Utancından her seferinde
Çatlayıverdi alçak kırgınlığımın ar damarı
Baş başa kaldık seninle ölümün sükûtunda
Ve sen kazandın bu büyük kumarı
Kaldı bütün gençliğim hatıra kutunda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!