Bir durgunum bugün,
damlaya hasret,
bir deniz gibi sakin,
kırıntı arayan,
kuşlar gibi de ürkek…
Yalnızlık çörekleniyor yüreğime,
Nerede sitemin, nerede nazın,
Rüzgârlı deryada, sala döndüm ben…
Ne gözün ne yüzün, aklımda kaldı,
Deli gibi sağa, sola döndüm ben…
Kime sorsam bunu, derdimi bilmez,
Ah be güzelim...
Başın göğsümde,
okşarken saçlarını,
hani derdinya bana,
uyanacak mıyız?
Böyleyim kendimi, bildim bileli,
Gülmedim dünyaya, geldim geleli,
Günlerim çileli, gecem çileli,
Bir de sevilmeyi öğrenemedim.
Doğarken ağladım, gözlerim yaşlı,
Aldın arabanı, sattın atını,
Dünya üzerine, çıktın katını,
Birde üzerine, aldın yatını,
Bir parça toprağa, sığar mı kardeş…
Hayatın boyunca, oldun maraba,
Dünya bildiğimiz gibi yuvarlak işte,
ama bir o kadar da engebeli,
inişli çıkışlı yer yer
düşe kalka yürüyeceksin istesen de istemesende…
Gül de güzel ama bir o kadar da dikenli,
Dedim gurbet ellerde, yalnız gönlüm eyleyim,
Bildim yalnız kalsam da, ben yine de senleyim,
Bu dünyada gülmedim, ötesini neyleyim,
Bu kara toprağın, üstü de aynı altı da...
Kıraçtır artık gönlüm, şimdi eksen de bitmez,
Bahtına ne çıkar, ben bilemem ki,
Dönüşü yok bunun, bile bile git,
Diyeceğim artık, birkaç kelime,
Yolun açık olsun, güle güle git…
Yükün hafif olur, elin bağlarsın,
Yanağından kayıp giderken,
bir anda silebileceğini mi sanıyorsun tüm geçmişini,
damlayım ben ufacık,
çağlayan...
Ama anlatamayan derdini...
Kimi şiirinde, insan yüreğini yanlışlıkla düşürdüğünü, şairin o kayıp yüreği bulup şiir ile geri iade ettiği hissine kapılıyor insan, yitirilmiş yüreği buluyorsunuz yada yitirdiğinizi sandığınız yüreğin yerinde olduğunu farkediyorsunuz. Şiirleri okurken kimi zaman başka bir evrenin içinde buluyorsun ...