cümleler kurarsın söylemek için,
kalır dilinin ucunda.
yutkunamazsın da,
orada kalır.
keser nefesini,
nefes alamazsın.
Hani bir akşam boğazınızdaki düğümün artık daha da sıktığını anlarsınız ya işte öyle bir akşam benim için bu akşam. Şiire yatkınlığından mıdır nedir, dilim cümleleri devirmeye meyilli. Belki de kendi devrikliğini yansıtıyordur hayatım, satırlara yansımak istercesine. Dedim ya bu akşam boğazım farklı düğümleniyor, kupkuru, yanıyor. Bu akşam şarkılarım esir alıyor beni aynı sözleri gibi.
Bu akşam bir farklı kuruyor boğazım, nedendir bilmem gözlerimden karanlık sızıyor odama ben cümleleri devirirken. İçim göz göz olmuş, oda oda. Fark etmeden nasıl oldu da bu kadar parçalanmışım, nasıl da parçalandığımı ben bile anlamamışım. Kelimelerle saklambaç oynarcasına kaçışıyor gülüşlerim, zaten bir ufak gamze olmasa, o da bir şeye benzemiyor ya. Sitemlerimi anlamıyorum bu aralar, böylesine pervasız, böylesine acımasız olduklarını hatırlamak için seneler öncesine dönüyorum, anlattığımda herkesi sıkan hatta geren, kimi ‘gereksiz’ anılara dalıyorum, ‘sebepsiz’…
Boğazım düğüm, çözemiyorum. Oysa o kadar çok şey var ki haykırmak istediğim, bir şeylere geç. Dertleşmek hem de kimseye dert olmadan. Ya da boşverip her şeye gidebilseydim uzaklara, kulaklığımda bir veda şarkısı çalarken. Öyle ya inebilseydim otobüsten serin bir sabahta, toprak kokusu havaya karışırken. Bir göz oda bana yeterdi aslında, param parça olan hayatıma inat edercesine, odamda hepi topu birkaç nakarat, karışsaydı gürüldeyen yağmurun sesine. Nerdesin diye soranım olsaydı yine de, nerde olduğumu bilirken, dönmeyeceğimi bilirken, yine de dönmemi ümit edercesine.
Adını unutacağım bir yer olmalı,
Sesimin titremesinin anlamının olmadığı bir yer.
Orada kendini hatırlatamamalısın bana,
Sesini, yüzünü, gözlerini değil,
Resmini, ismini bile unutabilmeliyim tatlı bir yalnızlıkta.
Yeni bir liman değil,
Hayatınızda hiç okunmayacağını bildiğiniz cümleleri yazdınız mı siz? Hem de her şeyi yazmak istediğiniz bir kalemle. Ben yazdım. Tüm dünyanın tek bir dilden, tek bir kalpten ibaret olduğunu ve o dile hiç değmeyeceğini bile bile yazdım. Kendi ölüm fermanım gibi, acımı daha da korlar gibi.
Ben hiç okunmayacak cümleler yazdım gözyaşımdan mürekkep yapıp, hiç duyulmayacak sözler fısıldadım yastığıma geceleri, çekip yorganı üstüme fısır fısır anlattım hiç kimsenin bilmediklerini. Bir kez olsun dile getiremediklerimi anlattım gecelerin koyusunda gökyüzüne. Zanneder misiniz ki sarardığından düşer yapraklar yere. Taşıyamadılar ne kederimi, ne sırlarımı, ağaçlar devrildi köklerinden görmediniz mi? Ben koca bir çınar gibi sığdırırken herkesi gölgeme bu genç yaşımda, yapraklarımdan süzülenler yağmur mu sandınız karanlıkta? Yangınımı güneş mi sandınız gözleriniz kamaştığında?
Ben hiç okunmayacak cümleler yazdım içtiğim her bardak suya. İçime akıttım sırlarımı, duyduklarınız mı sandınız yaşadıklarımı? Yüzüm gülüyor diye unutuyorum mu sandınız, geçiyor mu kalp ağrısı? Şimdi hayatımda kalan herkesi nefret ettirmek istiyorum kendimden. Siz bunu kolay mı sandınız? Sesim, yüzüm sertleşti diye, yüreğimi söküp attım mı sandınız? Siz okumuyorsunuz diye şiir yazmıyor muyum ben, akrostişlerimi kaçınız okudu, var mı aranızda okuyabilen sahiden?
Siyah beyaz bir resmin tam ortasındayım,
Resim köşesinde unutulmuş kör bir tarih,
Resimde eski bir melodi,
Buruşturup atılmış bir kaç serseri şiir,
Yüzü net kendi buğulu bir güzel,
Aslında siyah beyaz bir resmin,
Ne yağmurun tadı uzak bize
ne sevilenin gözleri en tatlı gülüşlerde
yutkunamam ki boğazımdaki kör düğümle
kör deyince aklıma geldi
hani nerde karşılıksız sevilen kör kedi
kedi nan-kördü
bir yarısı kalan bir aşk
diğer yarısı yalan
bir de şiirler yazılan
tüm hırçın rüzgarlara
Evet anne en çok seni üzdüm bu hayatta herhalde,
En çok kahrımı çekecek seni gördüğüm için belki de.
Her hatama rağmen bana uzanan ellerinle,
Yüzünde hep aynı telaş, gözlerin yüzümü okurcasına,
Dolsa gözlerim, sel olan gözyaşınla,
Bu hayatta en çok seni üzdüm anne.
uzun zamanlar sonra yazıyorum aşkımı
hepsi seni anlatıyor hece hece
ve zaman kayboluyor her birinde
zamansızlıkları seviyorum senin gözlerinde
bir vapur oluyorum boğazın serinliğine
sana yüzüyorum hiç duraksamadan
Bazı geceler çıkıyorum şöyle bir,
Sokakların kokusunu çekmek için içime,
Gece karanlığına çekiyor beni,
Sen, bilmiyorsun,
Ben, düşüncelerimi soğutuyorum,
Gecenin ayazında.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!