geçip gittiyse ölüdür dün
artık hatıralarda tüm yaşananlar
yeni bir serüveni muştulamaktır gün
asıl mesele ne dünde kalmak
ne yarına mutlanmaktır
an'ın hakkını vererek
geçtim
günün sararmış morarmış göz altından
döktüm derdimi sabahın altın gergefli ağzına
bahçede sarı incir yanında sıvası dökülmüş kirazlı köşk
ipek halı serdim yola rengi kırmızı
gelen durmasın geçsin gitsin
söz dilin sanatıysa kelimelerin fabrikası da zihin
toplanmış hepsi dilimin ucuna ünlü ünsüz
uyumlu uyumsuz
fikirlerimiz kısır kör kısraksa sıkılırız belki de konuşmaktan
susuz çalılıklar otlar gibi dikiliriz
kağıtlarda kaldı ormanlar
bir dağ selvisi uzunluğu rüzgârlar
hiçbir şeyliğimize koşuyoruz sabah akşam
kumlara yatarak bir gözyaşı içimliğinde
gülüp ağlayarak
ah! benim
gün kokulu
gece yüzlü sarmaşığım
ruhumda binlerce filizlenip
sonra her hücreme can olan
gece yarısına
kuruldu ezcümle saatler
tele-fonda lirik hoş bir melodi
usumda kaygılı sancılı bir bağlanma
geçmişe
suskun saatlerin izi kalır gözlerinde
yıldızların rengini içen tumturaklı gecelerde
hüzünse ruhunun çalkantılı yıkımında arı kovanı
ıslak zemin kayganlığına benzer umut unutma
asıldıkça omuzuna bastıkça üzerine
kayar gidersin yalnızlığın
aşk dediğin bir oyun
en son ışığı gözlerde sönen ilmiksiz düğüm
ruhum kalbimin kırık kanatlarına emanet
yürüyorum pastel renklerin körlüğünde
sızılara sürgün bir göçebe yalnızlığında
içimden geçiyor soğuk mevsimlerin
bozbulanık nehirleri
akşamı karlatıyor tipinin sert ayazı
geçti serüveni sıcağın renkleri solmuş baharın
insan içindeki kurtları oynayarak mı döker
yoksa yazarak mı
içi kabaran denizler gibi köpürerek ve çoğalarak geliyorum
şu köşe sizin olsun bu köşe benim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!